Edebiyatımızın ilk köy romanı olan Karabibik'ten yaklaşık çeyrek asır sonraya ait olan bu eser, 1900'lü yılların başındaki konak hayatından da köy hayatından da önemli enstantaneler içeriyor.
Baş kahramanımız olan Salih ile oradan oraya savrulduğumuz eser, adete o günlerden konusu acı ve keder olan panorama bir fotoğraf gibi. Bir uyarı; depresif bir döneminizde okumak depresyonunuzu arttırabilir. İyi okumalar.
Küçük PaşaEbubekir Hâzım Tepeyran · İnkılap Kitabevi · 2011637 okunma
Bu ay Popular Science Türkiye dergisinde yine ilgimizi çeken konular var.
Neden hayalet görürüz? Şu ana kadar ispatlanabilmiş bir hayalet olayı yok. Peki neden onları gördüğümüzü sanma konusunda bu kadar ısrarcıyız? Popular Science Dergisinin sayfalarında. Her yıl organ bulamadığı için hayatını kaybeden milyonlarca insan için hayvanlar bir çözüm olabilir mi? Sorusun cevabı aranıyor.
Adli tıp başta olmak üzere çeşitli alanlarda bilgi edinmek için kadavralardan oluşan bir tarla bilim insanlarını eğitmenin iyi bir yolu oldu. Ayrıntılar dergide.
Bilimin farklı dallarında halihazırda süren pek çok araştırmanın 2021’de ne şekilde devam edeceğini anlatan bir panorama. 2021’de bilimin geldiği nokta inceleniyor.
Birleşik Devletler'de, Lou-Harris Enstitüsü Protestan ardan, Katoliklerden ve Yahudilerden temsilen seçilen örnek gruplara şu soruyu yöneltir: "Onulmaz bir hastalığa yakalanmış bir hastanın, doktorundan, hiçbir iyileşme umudu yokken yaşamını uzatma yerine kendisini ölüme terk etmesini isteyebilmesi gerektiğini düşünür müsünüz?" Protestanların % 79'sı, Katoliklerin % 70'i ve Yahudilerin % 75'i bunu olumlu bulur. 6 Nisan 1978 tarihinde Fransız senatör H. Caillavet "kendi ölümünü yaşama hakkına" ilişkin bir yasa önerisi sunar. Bunun ardından 13 Ekimde, tıp doktoru olan senatör J. Mezard'la birlikte, Ceza Yasası'nın 63. maddesinin 2. fırkasını tamamlayan yeni bir öneri getirir. Tehlikedeki kişiye yardım da bulunmama "bilinci yerinde olan hastanın talebi ya da bunun tersi durumunda kendi inisiyatifiyle, tedavi edilemez patolojik ya da rastlantısal olan bir hastalığa yakalandığında hastanın yaşamını yapay olarak uzatmaktan başka bir şeye yaramayacak olan bir tedaviye ya da reanimasyon uygulamasına girişmekten ya da bunu sürdürmekten kaçınan" doktor için artık bir suç unsuru oluşturmayacaktır. Bu iki öneri çok büyük bir polemik doğurur. Le Panorama des Medecins (Tıp dergisi) 701 doktora danışır, bunların 666'sı Caillavet'nin önerileri ne karşı çıkarlar, ama 300 pratisyen arasında yapılan başka bir araştırma, 35 yaş altında olanların % 65'inin "hastanın ya da yaralının tartışmasız olarak iyileştirilemez olduğu önüne geçilemeyen bir koma durumunda pasif ötanaziden" yana olduklarını gösterir. Bir kez daha her şey tartışılmaz olarak sözcüğün de yatmaktadır.
G.B.- Bir kez daha sonsuz küçüğün, o ünlü maddenin içine inelim. Atom çekirdeğinin içine girebildiğimizi var sayalım: O zaman göreceğimiz "panorama"acaba neden oluşmuştur? Nükleer fizik, bu düzeyde bunlardan daha "küçük" hiçbir şey olmadığı ölçüde, "temel"dediğimiz şu parçacıklara rastlayacağımızı söylüyor: Kuarklar, Leptonlar ve glüonlar. Ancak, bir kez daha soralım, bu parçacıklar hangi kumaş'tan yapılmışlardır? bir foton ya da bir elektronun "tözü" nedir?
Atlas’ın bu sayısında da ilgi çekici konular bulunuyor.
Sualtı kamerasıyla hem deniz, hem de göllerde dalış yapan uzman fotoğrafçı Ali Ethem Keskin, Antalya’nın Kekova kıyılarının açıklarında Türkiye karasularında bulunan en derin sualtı mağarasının keşfinin öyküsünü anlatıyor bu sayıda.
Güney Ege’de kıyıları tatilciler için son yıllarda
Ali Fuat Paşa Milli Mücadele’ye atılan ilk askerlerden biridir. Atatürk’ün sınıf arkadaşı olan Fuat Paşa, çocukluk ve gençlik dönemlerini Atatürk ile birlikte geçirmiş, onunla fikir birliği içerisinde hareket etmiştir. Milli Mücadele Hatıraları’nda Fuat Paşa, 1918 yılından itibaren anılarını anlatmaya başlar ve Batı Cephesi Komutanlığı’ndan ayrıldığı döneme kadar bize geniş bir panorama sunar. Anlatımı yalın ve durudur. Okuyucuyu sıkmaz, Osmanlıca kelimelere boğmaz. Milli Mücadele’nin birinci elden kaynağı olarak değerlendirilebilecek bu eseri dönemi inceleyen herkesin okuması gerekir.
Doğmuş çocuğu beslemek için sarf edilecek paranın ana rahmindeki çocuğun doğmaması için sarf edildiği bir dünyada bir bozukluk, bir terslik var demektir.
Halen beş milyara yakın insanın yaşadığı yeryüzünde, başka hiçbir ek faaliyete gerek duyulmaksızın mevcut nüfusun on mislini besleyebilecek seviyede bir üretim yapıldığı halde, milyonlarca insanın açlıkla pençeleştiği söylenirse ortada bir bozukluğun var olduğunu ileri sürmek için zeki olmak şart değildir.
''Ben herkes için
Değişik ve ayrı dozda
Soyut bir otobiyografyayım.
Herkesin yaşadığı bir iç tarih,
Herkesin yüreğinden geçen bir coğrafya.
Gidip gidip varacakları
Fakat ulaşamayacakları
Bir panorama.
Kaderin zaman zaman
Kabaran kanlara uyguladığı
Nirengi noktaları batmış
Beyaz bir karanlığa batmış
Mutsuzca mutlu bir topoğrafya.''
Şimdi ona bütün o eski düşünceler, eski ödevler, eski konular, eski izlenimler ve bütün bu panorama, hatta kendisi bile, her şey, her şey dipsiz derinliklerde, aşağıda, ayaklarının altında bir yerdeymiş gibi geliyordu.