Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bayramımız Bayram Ola
Bu bayramın tadı biraz kekre olacak, gönlümüz buruk kalacak, sevincimize çokça hüzün karışacak. Çünkü zalim canavarlar, biliyoruz ki bizim bayram tatiline girdiğimiz şu günlerde de kötülüklerinden geri kalmayacak, her şeye rağmen bayramı yaşamaya çalışacak çocukları, mazlum kardeşlerimizi katletmeye, hayatlarını karartmaya, zulmetmeye devam edecekler. Kendimizi kaybetmeyelim, hafızamızı yitirmeyelim, bayram günlerimizi kör unutkanlıklara teslim etmeyelim. Gazze için elimizden ne geliyorsa devam edelim, buna vakit bulalım, destek mesaimizi sürdürelim. ... “Bizim bayram yapacak bir halimiz mi var!” gibi yılgın, pesimist, kolaycı, ‘söyleyip kaçayım, işime bakayım’ tarzı mesajlarla konuyu sakız etmeyelim. ... Bizim elbette bayram yapacak bir halimiz var. Yeter ki bayramı yaşamanın doğru yollarını bulalım. Yardım kuruluşları, bir mazluma, bir yetime, bir yoksuna, bir mahzuna, bir yalnıza, bir muhtaca gönlümüzden gelen bir bayram güzelliği hediye etmemiz için nice imkânlar sunuyor bizlere. Gelin bayramımızı bir mahzun ve mazlum kardeşimizle paylaşalım. Onun bayramı olalım, bayramının sevinci, minik bedeninin bayramlığı, gözyaşının tesellisi, yüzünün gülücüğü, içinin serinliği, aşının katığı, gönlünün dostu, arkadaşı olalım. Bu o kadar kolay ve o kadar içimizi bayram yeri kılacak bir şey ki!
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
Gecemiz Mübarek Olsun
Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Ali’ye sorar: “Ya Ali! Sen Hazret-i Allah’ı sever misin?” “Severim Ya Resulallah.” “Beni sever misin?” “Severim Ya Resulallah.” “Peki Fatma’yı sever misin?” “Severim Ya Resulallah.” “Hasan ile Hüseyin’i sever misin?” “Severim Ya Resulallah.” “Ya Ali! Bir kalbin var. Dört sevgiyi nereye sığdırdın?” İlmîn kapısı olan Hazreti Ali Efendimiz durur, cevap veremez. Utanır ve evine döner. Fatma Validemiz onu üzgün görünce: “Ya Ali, seni çok üzülmüş görüyorum. Eğer dünya içinse bize yakışmaz, ahiret içinse söyle paylaşalım, derdini paylaşayım.” buyurur. “Ya Fatma, Resulullah Efendimiz bir sual sordu, ben cevabını veremedim. Onun ezintisi altındayım.” “Nedir Ya Ali?” Hz. Ali Efendimiz anlatır. Fatma Validemiz: “Ah o pek kolay ya Ali!” der. Hz Ali Efendimiz şaşırırlar. Fatma Validemiz devam eder: “Kalbin altı ciheti vardır. Hazret-i Allah’ı sever misin deyince, ruhumla severim. Beni sever misin deyince, imanımla severim. Fatma’yı sever misin deyince, nefsimle severim. Çocukları sever misin deyince, şefkatimle severim, dersin.” Hz. Ali döndüğünde Resulullah Efendimiz hutbeye çıkmıştır ve gülümser: “Cevapları getirdin mi?” buyurur. “Getirdim.” “Sende o Peygamber dalı varken cevapsız kalmazsın.” buyurur.
Reklam
En sevdiğimiz şiirleri paylaşalım. Ben başlıyorum
Milyon Kere Ayten Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam
Yazmış biri.. -bir çiçek fotoğrafı bırakın diye Çiçek aldığımız mı var ki fotoğrafını paylaşalım 😏😏😏😏
İnternet Ortamında Gördüğümüz Her Hadisi Paylaşabilir Miyiz?
İnternette, kitaplarda veya herhangi bir yerde gördüğümüz hadis-i şerif olarak paylaşılan her rivayeti paylaşabilir miyiz? Sosyal medyanın nimetlerinden yararlanırken, kişisel sosyal medya hesaplarımızda veya çevremizde hadisi şerifler, ayetler güzel özlü sözler paylaşıp sevaba girdiğimizi düşünürken günaha girmeyelim. Kaş
SOFALAR & SOFRALAR
Eskiden evlerimizin sofalarına kurulan o bereketli sofralar ne güzeldi. Bu sofralarda çeşit az olsa da tat ve bereket çok idi. Şimdilerde ise çeşit çok fakat tat yok. Sahi o sof(r)alara tadı veren ne idi? Yemekte kullanılan katı yağ mı? Yoksa şimdilerde kullandığımız ama o zamanlarda olmayan baharatlar mı? Yemeklere tadı veren neydi? Tadı alan dilimizdi oysa. Dili geçtikten sonra boğazdan geçip mideye inen tüm yemekler aynıydı. Demek ki tadı veren dil ise tatlı dilli olmak yemeklere de geçen bir şeydi. Yani maharet yemeklerde değil, sofrada olanlar ve olanların dil(ler)indeydi. Yemek çeşitliliğinde değil, sofradaki kişilerin çeşitliliğindeydi. Sofradaki anne, baba, kardeş, çocuk, amca, hala, dayı, teyzelerin varlığı tat kaynağı idi. Şimdilerde bu sofraların yerini, çeşidin bol olduğu ama etrafının boş olduğu bir dil hali aldı. Tabi bu boşluk da sosyal medya paylaşımları ile doldurulmaya çalışılmaya başlandı. Oysa aranılan tada ulaşma yolu bu değildi; bu olsa idi yemekten sonra sodalara, mide koruyucularına, kolestrol ve obezite ilaçlarına sığınılmazdı. Velhasıl kelam sofralara tadı veren kaynaklar sofralarımızdan eksildi. Eksik kaynakları tamamlayalım ve o aradığımız lezzeti yakalayalım. Lezzet kaynağı olan dildeki marifeti ortaya çıkaralım. Hadi bugünden itibaren o istenilen sofralarda bir araya gelip zaman makinesinde yolculuğa başlayalım. Anılarda kalacak güzel anların sofra dil'ini paylaşalım. Sofra tadında bir hayat umuduyla…
317 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.