Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Abdurrezzak çelik

Abdurrezzak çelik
@celik5686
Kendini geliştirmenin en iyi yolu okumak ve okuduklarından öğrendikleriyle yazmaya başlamak.
Şube müdürü
Master
Siirt
Siirt, 20 Şubat 1980
2 okur puanı
Şubat 2024 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Aynalar
AYNALAR Ayna; mitlerden masallara, masallardan gerçekliğe bir tarihi olan ve bu nedenledir ki tarihi çok eskiye dayanan bir nesnedir denebilir. Hayatımızdaki vazgeçilmez parçalardan bir nesne... Ve pek çok söz söylenmiştir aynalar üzerine. Peki, bu kadar çok nesne arasında aynaları özel kılan nedir? Aynasız bir güne başlanır mı? Bir aynaya
Reklam
KELEBEĞİN BİR GÜNÜ MİSALİ(DİR) HER HAYAT
Hep izleriz sahnelerde, idam mahkumlarına sorarlar son isteğin nedir, diye. Ne kadar zor bir soru, ne kadar karar verilmesi güç bir cevap! Son isteği ne olmalı insanın sizce? Bir kelebek düşünün, doğduğu gün ilk günü ve aynı zamanda son günü olan. İlk uçmaya başladığı günden başka uçacak günü olmayan. Nereye uçmalı? Nerede mola vermeli kelebek? Anısız veya anısını anlatamayacak bir ömür mü demektir bu? Bir ömür bir güne sığar mı? Birgünlük ömür nasıl geçirilmelidir? Saniyelerin gün, dakikaların ay, saatlerin yıl olarak sayılacağı koskocaman bir gün. Dinlenmekle mi geçirilse, gezmekle mi? Yemek yiyerek mi, sevdikleriyle mi?.. İbadet ederek mi geçirmeli bu bir günlük nadide ömrü yoksa? Sizce?.. Kadir Suresi'ndeki, bin aydan hayırlı bir gece ifadesi dikkatinizi çekti mi hiç? Bir ömrü bir güne dahi değil bir geceye sığdırmıyor mu yüce yaradan! Bu kısacık ömür, aslında bir gün değil mi! Zamanı yıllara, aylara, günlere bölmesek birgün yaşamıyor muyuz! Öyleyse, şu kısacık ömürde birilerini neden üzüyor insan, neden hayatı zorlaştırıyor kendine ve başkalarına? Kelebek misali bir ömrün değerini neden bilmiyor! Aslında hayat, kıymeti bilinip insana yakışır yaşandığı kadar hayat değil midir? Kırmaya, kırılmaya harcanan vakit(sizlik) neden? İnsan her an'ın değerini bilerek yaşayan bir kabiliyet ve yaradılışta olsa idi cennet ve cehennem olur muydu sizce? Değeri bilinerek yaşanan bir ömür umudu ile..
Yokluk rengi
Yokluk hiç bu kadar güzel ve anlamlı olmamıştı. Hiç aklınıza gelir miydi yokluğun güzelliği? Yıldan yıla alınabilen bir kıyafetin, bir ayakkabının heyecanını şimdi hissedebiliyor muyuz peki? Bayramdan bayrama elbise ve ayakkabı alabilme beklentisini yaşayabiliyor muyuz şimdilerde? Basit renkli lastik bir ayakkabının o kokusununu alabiliyor muyuz ayakkabılardan? Bayram gelsin de giyelim diye aldıklarımızı, başucumuza koyup sabaha kadar hayaller kurabiyor muyuz? Oysa şimdi dolaplar elbise, ayakkabılıklar ayakkabılarla dolu; üstelik kaliteli ve markalı... Ama ne o günlerdeki heyecanı, ne de o mutluluğu yakalayabiliyor artık insan. Nedir eksik olan? Marka giyinsek de niye o mutluluğu yaşayamıyoruz? Demek ki markalar bize yokluk zamanındaki o özgüveni kazandıramadı. Demek ki marka giyinerek özgüven ve değer kazanamıyor insan. Üstüne giydikleri ile değil, bedeninde taşıdığı ruha giydirdikleri ile ortaya çıkar insan. Ahlakıyla, insanlara saygısıyla, değer yargılarıyla, çevreye ve doğaya sahip çıkmasıyla, hayvan haklarını gözetmesiyle insandır bir insan. Bu vasıfları güçlendikçe daha mutlu bir hayat, daha güzel bir geleceğe adım atabilir. Gelecek nesiller de ancak bu ruhtan devraldığı mirasla daha mutlu daha güçlü olabilir ve hayatı tadında yaşayabilir. Son sözü söylenmeden hayatın devam ettiğini unutmayalım. Mutlu bir hayat için aynaya bakalım ve eksik yönlerimizi kendimize söyleyerek güne başlayalım. Geçmişte kalan mutlulukları geleceğe taşıyalım. Elindekinin değerini bilen mutlu insanların yarınlarında buluşmak dileğiyle….

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayran olmak
Sana hayranım. Bu kelime çoğu zaman artistler, aktrisler için kullanılır. Daha doğrusu sosyal medyada genellikle karşılarız bu tür paylaşımlara. Oysa hayranlık çok dolu bir kelime. Bazen babaya, bazen öğretmene, bazen doğada uçan bir kelebeğe, bazen bir çiçeğin güzelliğine hayranlık duyulabilir. Kelime anlamı olarak şaşkınlıktan gelme olmasına karşın anlam bakımından da aslında karşıdakine duyulan hissin şaşkınlığı yani hayran olma. Peki, siz neye hayransınız? Hayran olduğunuz kişinin hayran olunan yönünü örnek alıp kendinize işliyor musunuz? Bir babanın fedakarlığına bakarak fedakar, bir öğretmenin özverili çabasına bakarak özverili olabiliyor musunuz? Hayranlık duyulan şeyi hayatınıza kattığınızda hayranlık kelimesi anlam kazanır ve karşıdakini ödüllendirmiş olursunuz. Hayran olmaktan çekinmeyin; hayranlığınızı dile getirmekten, hayranlığın kazanımlarını kendinizde de görmeye çalışmaktan… Ben sizin sabırlı okumalarınıza hayranım. Hayran olduğunuz hayranlıkları, hayran bıraktıracak bir hayat sürmeniz dileğiyle…
Tat
Yüreğinde ne varsa dilin o tadı alır, gözlerin onu görür. Onun içindir ki sevdiğinin yanında baktığın her yeri cennet gibi görürsün, yediğin her şeyden tat alırsın.
Reklam
His
Dünya yuvarlaktır dolayısıyla her köşesi aynıdır. Orayı ücra bir köşe ya da cennet yapan oranın kişide hissettirdikleridir.
SOFALAR & SOFRALAR
Eskiden evlerimizin sofalarına kurulan o bereketli sofralar ne güzeldi. Bu sofralarda çeşit az olsa da tat ve bereket çok idi. Şimdilerde ise çeşit çok fakat tat yok. Sahi o sof(r)alara tadı veren ne idi? Yemekte kullanılan katı yağ mı? Yoksa şimdilerde kullandığımız ama o zamanlarda olmayan baharatlar mı? Yemeklere tadı veren neydi? Tadı alan dilimizdi oysa. Dili geçtikten sonra boğazdan geçip mideye inen tüm yemekler aynıydı. Demek ki tadı veren dil ise tatlı dilli olmak yemeklere de geçen bir şeydi. Yani maharet yemeklerde değil, sofrada olanlar ve olanların dil(ler)indeydi. Yemek çeşitliliğinde değil, sofradaki kişilerin çeşitliliğindeydi. Sofradaki anne, baba, kardeş, çocuk, amca, hala, dayı, teyzelerin varlığı tat kaynağı idi. Şimdilerde bu sofraların yerini, çeşidin bol olduğu ama etrafının boş olduğu bir dil hali aldı. Tabi bu boşluk da sosyal medya paylaşımları ile doldurulmaya çalışılmaya başlandı. Oysa aranılan tada ulaşma yolu bu değildi; bu olsa idi yemekten sonra sodalara, mide koruyucularına, kolestrol ve obezite ilaçlarına sığınılmazdı. Velhasıl kelam sofralara tadı veren kaynaklar sofralarımızdan eksildi. Eksik kaynakları tamamlayalım ve o aradığımız lezzeti yakalayalım. Lezzet kaynağı olan dildeki marifeti ortaya çıkaralım. Hadi bugünden itibaren o istenilen sofralarda bir araya gelip zaman makinesinde yolculuğa başlayalım. Anılarda kalacak güzel anların sofra dil'ini paylaşalım. Sofra tadında bir hayat umuduyla…
Sevmek, sevilmek.
Seni seviyorum: Herkesin hayatında kullandığı, mutluluğu temsil eden cümle nedir deseler ne cevap verirdiniz? Sevmek nedir? Kimi nasıl seviyoruz? Bir anneyi, babayı sevmenin, bir çocuğu, bir kardeşi sevmenin, eşi veya sevgiliyi sevmenin göstergesi nasıl olmalı? Hayatımızın genelinde olan bu bireyleri seviyoruz ama en çok kimi seviyoruz? Bunlar arasında hangi sevme ölçütü ile nasıl bir eleme yapabiliriz? Peki bu sevgiyi göstermek için düzenlenen belirli bir günde yapılan kutlama ve hediyeleşmeler sevginin miktarını/derecesini ortaya koyabilir mi? Ya da insanın vazgeçilmezi olan bir birey için belirli günlerde yapılan bir kutlama, sevgi yoğunluğunu artırır mı?.. Oysa bu günler, sevginin ölçütü değil, sevilenin hatırlanıp ona sevildiğinin gösterildiği günlerdir. Bu anlar unutulsa dahi sevgi eksilmez veya hatırlansa sevgi çoğalmaz çünkü sevgi kalp ve beynin ortaklaşa kabul ettiği bir histir. Sevgi güneş gibidir. Nasıl güneş çıktığı zaman herkesi eşit ısıtır ve bu ısı diğerinin ısısından bir şey eksiltmez ise sevgi de öyledir. Yani birini sevmek, diğerinin sevme duygusundan azade bir his değildir. Kime kalbinde yer verirsen onu seviyorsun demektir. Sevmekten çekinmeyelim ve seni seviyorum kelimesini her zaman her sevilene söyleyelim. Sevginin egemen olduğu bir coğrafyada yaşamak dileğiyle: Seni seviyorum.
Değer
Bir insana değer vermek nasıl olmalı? Ailede, arkadaş veya iş çevrenizde karşıdakinin değerli olduğunu nasıl anlatırsınız ona? Bazen tatlı bir tebessümle, bazen elinizdekini paylaşmakla, bazen kendinizden feda ederek mi? Değer biçmek değildir bu aslında, o kişinin sizin için değerli olduğunu gösterme biçimidir.
nefes
Sevgi bir güne sığar mı hiç. Sevgiliye bir gün yeter mi? İnsan hiç nefesiz duramaz ki tek günde tüm nefesini alsın.
Reklam
Sevgiliye bakış
Sence gecede o kadar yıldız varken Gene ay dikkat çekmez mi Gizlenemez
OLSUN DA GÖR
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör Seyreyle gülü bülbülü Çifter çifter aylar gökyüzünde Her gece ayın on dördü Kuşlar geçecek damların üstünden Kuşlar konacak dallara Kanat seslerini duyup uyanırlarsa Gene kuşlarla uyusun çocuklar Olanı biteni anlatma. Hiç görmediğim şey bu Kurdun gözü yılmış
724 syf.
·
Puan vermedi
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay
8.9/10 · 61,6bin okunma
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.