Yazarın 1981 yılında yayımlanan “Kırmızı Pazartesi” romanında, bir cinayetin odağında olan Santiago Nasar’ın öyküsü anlatılmaktadır. Kitap roman kahramanının öldürüleceğinin okuyucuya ilanı ile başlıyor. Kitabın sonu başından belli olsa da Marquez, okuyucuyu cümleleri ile kitaba bağlamayı başarıyor.
“Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi öz yaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım Yüzyıllık Yalnızlık değil de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Pazartesi olduğunu sanıyorum.” diyor Marquez bir röportajında. Sanatçıların eserleri arasında seçim yapmalarının zorluğunu bildiğimizden, bu cümleler oldukça iddialı. Gabo kim bilir neler gizledi bu incecik kitabına.