Z.Pelin

Z.Pelin
@pelin03
Bir ihtimal daha var’
Öğrenci
Üniversite
Ankara, 28 Ekim
98 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Hayat sanki benden uzaklaşmış, o güne kadar hissettiğim gücünü ve rengini kaybetmiş, eşyalar bir zamanlar hissettiğim (ve hissettiğimin de ne yazık ki farkına varmadığım) güçlerini ve hakikiliklerini yitirmişlerdi. Yıllar sonra kendimi kitaplara verdiğim zaman, o günlerde hissettiğim sıradanlığı ve bayağılığı en iyi ifade eden satırları Fransız şait Gerard de Nerval’in bir kitabında okudum. En sonunda aşk acısından kendini asan şair,hayatının aşkını sonuna kadar kaybettiğini anladıktan sonra, Aurelia adlı kitabının bir sayfasında, bundan sonra hayatın kendisine yalnızca “kaba oyalanmalar” bıraktığını söyler. Ben de öyle hissediyor, Füsun’suz geçirdiğim günlerde yaptığım her şeyin kaba,sıradan ve anlamsız olduğu duygusundan kurtulamıyor ve bütün bu bayağılıklara yol açan şeylere,kişilere öfke duyuyordum.
Reklam
Bizim ilişkimizde olduğu gibi aşk,dengi dengine sanatıdır.Sen hiç zengin bir genç kızın,yakışıklı diye kapıcı Ahmet Efendi’ye inşaat işçisi Hasan Usta’ya aşık olup evlendiğini Türk filmleri dışında bir yerde gördün mü?
Sayfa 206
Bu sırada, önce aklımın bir yanıyla, daha sonra gittikçe artan bir şekilde, başka türlü bir küskünlük de göstermeye başlamıştım. "Diplomatik küskünlük dediğim bu küskünlüğüm, kalp kırıklığımın acısından çok,bir mecburiyete dayanıyordu: Bize kötü davranan kişiye, aynı şeyi bir daha yapmasın diye bizim de bir ceza vermemiz ve gururumuzu korumamız gerekir.”
Sayfa 256

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
96 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Âşık Şeytan
Âşık ŞeytanJacques Cazotte
7.1/10 · 1.476 okunma
Reklam
Bir amaca bağlanmayan ruh,yolunu kaybeder ;çünkü,her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
Ruhlar da böyledir; onları bir fikirle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında, başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Böyle bir aylaklık içinde ruhların kurmadığı hayal, düşmediği kuruntu, yaratmadığı gariplik kalmaz.
Üzgün zamanımızda bile gülümseyen, hoşumuza giden, ince ve tatli bir şeyler duyar gibi oluruz. Acaba bazı ruhlar için hüzün bir zevk, bir gıda değil midir?
Saadet bizi ezer. Eski bir Yunan atasözü de öyle der; manası aşağı yukarı şudur: Tanrıların bize verdiği bütün nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız.
Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle,üzüntülerle karışıktır.
Reklam
İnsan tabiatının yetersizligi yüzünden hiçbir şeyi duru ve yalın halinde tutamıyoruz. Kullandığımız her şeyin özü bozulmuştur; madenlerin bile. Altını işimize yarar hale getirmek için başka bir madde ile karıştırıp bozmak zorunda kalıyoruz.
Vah vah! Nasıl olur da insan bir şeyi Kendinden daha çok sevmeye kalkar?
Insanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz. Karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Oyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir.Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
368 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.