Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
“Zira Osmanlılıktan uzaklaştıkça, Türk hayatı cazibesini, karakterini, üslubunu, velhasıl asliyetini kaybediyordu. Bir bocalama, kendi benliğini kaybetme ve onu bir türlü bulamamasından mütevellit, Türkler için bir taklit devri başlıyordu.”
Reklam
Anadolu'nun zor ve acı hayatı, insanlarında öyle bir görgü, terbiye ve izan yaratıyordu ki,bunu ,kökü birkaç nesil topraktan kesilmiş şehirlinin anlaması güç, çok güçtü.
Türk milletinin büyük günahı, zalime karşı gelmeyişi. Niçin gelemiyor? Dünyanın en şanlı kahramanlık destanını yazan bu millet korkak mı?
..ifade ve lisan anlaşılmaz bir hâle gelirse hâliyle zeka da felce uğruyor.
“Sultan Abdülhamid’den Atatürk’e, Celal Bayar’a kadar, Türkiye’de iktidara gelmiş kimseler varsa, onların en yakın ve büyük dostu ve diş hekimi olan Sami Günzberg, Mustafa Kemal’in doktoru Abravaya ve Avukat Gad Franko uzun seneler ve son zamana kadar siyonizm teşkilatının Türkiye’de başında idiler.”
Reklam
“Zira Osmanlılıktan uzaklaştıkça, Türk hayatı cazibesini, karakterini, üslubunu, velhasıl asliyetini kaybediyordu. Bir bocalama, kendi benliğini kaybetme ve onu bir türlü bulamamasından mütevellit, Türkler için bir taklit devri başlıyordu.”
4 Mart 1924 salı gecesi, dünya tarihinin en büyük ve en uzun sürecek olan bir faciasına sahne olmuştu. Osmanlı Hanedani, Ankara'dan verilen bir emirle vatanlarını terk etmeye mecbur edildiler. Yani devletin banisi Sultan Osman'ın, Fatih'in ve Yavuz'un torunları, bila tefrik, kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar hepsi. Altın kafesleri açıldı, uçmaya alışık olmayan ipek kanatlarıyla, memleketlerinden auldılar. Manen ve maddeten adi iştihalarla bekleşen aç kurtlara ve kuşlara yem oldular.
Ankara, o zamanlar avuç içi kadar bir yer. Yenişehir'in can damarı A tatürk Bulvarı. Bulvarı bir baştan bir başa yürüdünüz mü sağa sola selam vermekten yorulursunuz. Herkes, herkesi tanır. İşte o "herkes", Sakarya Caddesi'ndeki Laz bakkaldan ya da Bulvar'daki Trakya mezecisinden alışveriş yapar; çocukları Pekpak Pastanesi'nin
Osmanlılık'tan uzaklaştıkça, Türk hayatı cazibesini, karakterini, üslubunu, velhasıl asliyetini kaybediyordu. .................. Türkler için bir taklit devri başlıyordu.
Reklam
Annesi: >>Canım evladım, haydi yatalım, sen çok yorgunsun,>> dedi.Odalarına girince, Tülay kendisi için ayrı bir yatak yapılmış görünce annesine yalvarmaya başladı: >>Oh, ne olur anneciğim, beni bu gece koynuna al.>> Nermin: >>Peki, yavrum, >>dedi.
Sayfa 162Kitabı okudu
Eski Türkçeyi bilmez ve eski yazıyı bilmez isen, Türkçeni, ben bir lisan olarak kabul edemem; o zaman iki lisan biliyorsun demekti.İngilizce ve Fransızca bu atık gündelik bir şey oldu.Hem de senden daha iyi bilmek şartıyle bak, dedi.İshak;>> İren kaç lisan biliyor, Almanca, Fransızca;İngilizce; İspanyolca;Rusca Rumence Yidiş. Burada da İbranice de ögrenecek başka çare yok. Her ikinizde de >>Şark dilleri>> mektebine gidersiniz, İbranice ve Arabca ögrenirsiniz; sen de Türkçe derslerine gir, anadilini öğlen; Eski Türkçeyi, eski harfleri öğren,>>demişti patron İshak.
Sayfa 117Kitabı okudu
Maalesef, en kıymetli varlığımız olan bu insanlar, ya kendi hallerine bırakılıyor veya neler, ne güzel şeyler yetişecek olan bu münbit topraklarda yaban otu veya daha fenası kötü tohum ekiliyor.
İşte İstanbul kibarlarının ecnebi mürebbiye, dadı ve ecnebi mekteplerde okuyan çocuklarının yetişme ve büyüme atmosfer... Bu, Allah'ın bu çocuklara, bu masum çocuklara bir imtihanı mıydı? Herhalde pek güç bir imtihan. Zira bu hava-yı esimide tam Müslüman kalabilmek ve tam Müslüman yetişebilmek pek, pek güç bir işti