Açıklamamızdan anlaşılacağı gibi İslâm, teslimiyet olduğu kadar inanç ve imândır. Kalbin ve aklın, hem fiil ve amel hem de dil tarafından tasdik edilen kabulüdür.“ Ruh ve beden arasında tesis edilen dengeli bir ilişkidir; hem Allah’a hem de Hz. Peygamber’e teslimiyet ve itaattir (taat). Allah’tan başka Ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in O'nun Elçisi olduğuna Şahitliğin (kelime-i şehâdet) doğruluğunu tüm kalbiyle tasdik etmektir. Islâm, icap ettirdikleriyle birlikte, inançta ve amelde, bir bütün olarak Ümmette ve Müslüman’ın şahsında zikredilenlerin birliğidir. Bu şekilde tesis edilmiş bir birliğin uyumlu olarak bütünleşmiş parçaları arasında herhangi bir tefrika, bölünme yahut bir ikilik söz konusu değildir. Bu yüzden İslâm'da, ibadetiyle teslim olan birisi (müslüman) olmadıkça hiç kimse gerçek bir inanan (mümin) olamaz. Fiil ve amelde bulunulmadıkça, kalbin ve aklın dil ile ikrar edilen tasdikinin gerçekliğinden sözedilemez. Allah'ın Elçisine teslimiyet ve bağlılık olmaksızın Allah’a gerçek bir itaat ve bağlılıktan sözedilemeyeceği gibi, aslında Kelime-i Tevhidi ilk olarak beyân eden Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi olarak kabul edilmedikçe, Allah’tan başka ilah yoktur şeklindeki Şehâdet’in gerçekten kabul edildiğinden de söz edilemez.
22 öğeden 21 ile 22 arasındakiler gösteriliyor.