Böyle güzel bir din daha olabilir mi?
Hz Âişe (r.a)`ın rivayetinde Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:  “İman yönünden müminlerin en olgunu ahlakı en güzel olanlarıdır. En hayırlınız da kadınları için en hayırlı olanınızdır.” 🌿 Müslümanlığın sadece dilde, Kur'an'ı Kerim'in raflarda, sünnetlerin kitaplarda saklı olduğu sürece bozulmuş olmaya devam..
"Cumamız Hayrla Dolsun"
بسم الله الرحمن ‏الرحیم لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ ) Allah c.c.) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: Şanım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, mü'minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. [Tevbe Sûresi, 128. Ayet] Peygamberimiz (s.a.v.) fermân etmiş: Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben ise duami kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. [Müslim, Iman, 341] Mahşerin (insanların dirildikten sonra toplanacakları haşir yerinin) dehşetinden herkes, hattâ enbiyâlar (peygamberler) dahi 'nefsî, nefsî!' (nefsim, nefsim!) dedikleri zaman, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm 'ümmetî, ümmetî!'. (ümmetim, ümmetim!) diye re'fet (merhamet) ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyaya geldiği zaman, ehl-i keşfin tasdikiyle, vâlidesi onun münâcâtında (duâsında) ümmetî, ümmetî!' dediğini işitmiş. ~ Selâm ve Dûa ile~
Reklam
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor ; "Ana babasına iyi bakanlara müjdeler olsun, Allah onların ömrünü uzatır." (Syf, 141) 🌹🌹🌹
Kalplerin Keşfi
Kalplerin Keşfi
Peygamberimizi sav. İhtiyarlatan bizi ....
"Cumamız Hayrla Dolsun" بسم الله الرحمن ‏الرحیم Allah c.c.) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ [ Hûd Sûresi, 112. Ayet ] O hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Peygamberimiz (s.a.v.) ferman etmiş: Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların, başka insanların emin olduğu kimsedir. [Müslim, İman, 64, 65] Peygamberimiz (s.a.v.) sûre-i Hûd'daki [Émrolunduğun gibi dosdoğru ol! ] âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünki ehemmiyeti azimdir (çok büyüktür). İstikāmet-i tâmmeyi (tam dosdoğru olmayı) emrediyor buyurmuşlardır.
Ebû Zer’den (r.a) rivayet edilen hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v) Şöyle buyuruyor: “Hiç kimse, başka bir kişiye fasık (yoldan çıkmış sapmış) diye söz atamaz, kafir diyemez. Eğer fasık dediği kimse fasık, kafir dediği kimse de kafir değilse, bu sıfatlar muhakkak onları söyleyen kimseye döner.” (Buhari,Edeb,44) Sen kim oluyorsun hadsiz? Bizim zahirimizi görmeden batınımızdaki düşünceleri nerden biliyorsun?
Gönderi kullanım dışı
*KABAK* 1 Kabak, Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen sebzelerdendir. Allâhü Teâlâ, Sâffât Sûresi’nin 146. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor: “Ve onun (Yûnus aleyhisselâm’ın) üzerine (gölgelenmesi için) kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.” Yûnus aleyhisselam, bu ağacın gölgesinde oturuyor, meyvesinden yiyor, başka bir gıdaya muhtaç bulunmuyordu.  Âyet-i kerîmede bu ağaç ‘yaktîn’ olarak zikredilmiştir. Yaktîn: Gövdesi olmayan, çabuk filizlenen, çok çatallanan, uzun ve yaprakları büyük olduğundan gölgeliğe müsait bir ağaçtır. Gövdesi olmadığı hâlde buna ağaç denilmesinin sebebi; çatallanıp yükselebildiğindendir. Yûnus (as.)’ın yanı başında bu kabağın bitmesi, balığın karnından çıktığı sıradaki hasta hâlinde kendisine bir siper olması içindir. Zira o, anadan yeni doğmuş bir çocuk gibi zayıf, balığın karnında geçirdiği hayattan müteessir -hasta gibi- bir hâldeydi.  Cenâb-ı Hak, Yûnus (as.)’ın sıcaktan gölgelenmesi, sinek ve sâireden ezâ görmemesi için yaprağı büyük olan kabak ağacını yarattı.  Peygamberimiz (s.a.v.), kabak yemeğini severdi.  Kendisine “Kabağı niçin seversiniz?” diye sorulduğu zaman: “Çünkü o, kardeşim Yûnus Aleyhisselâm’ın ağacıdır.” buyurmuşlardır.  Peygamberimiz (s.a.v.) “Ey Âişe, tencereyi kaynattığınız zaman, içerisine çokça kabak koyunuz. Çünkü kabak, üzgün kişinin kalbini kuvvetlendirir.” buyurmuşlardır. 
Reklam
80 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.