Üstünüz Ümitvarız İman emniyettir, güvendir ve elbette ümittir. İslâm ise selamdır, selamettir, teslimiyettir. Allah’a teslim olan ümidini kaybetmez. Müslüman beyniyle, kalbiyle, ruhuyla, bedeniyle Âlemlerin Rabbi’ne teslim olur. Bu teslimiyette hem dünya hem ahiret için büyük nailiyetler, lütuflar vardır. Bu teslimiyet öyle bir tılsımdır ki
YETİM AĞLADIĞI ZAMAN ARŞ-I ÂLÂ TİTRER:
Yetim, babası vefat eden küçük çocuk demektir. Cenâb-ı Hak, Duhâ Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor (meâlen): “Yetime sakın kötü bir muâmelede bulunma.” Sehl bin Sa‘d es-Sâidî (r.a.) rivâyet etti: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şehadet ve orta parmağını biraz açarak: ‘Ben ve yetimin bakımını üstlenen kişi cennette şöyle bulunacağız.’
Reklam
Böyle güzel bir din daha olabilir mi?
Hz Âişe (r.a)`ın rivayetinde Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:  “İman yönünden müminlerin en olgunu ahlakı en güzel olanlarıdır. En hayırlınız da kadınları için en hayırlı olanınızdır.” 🌿 Müslümanlığın sadece dilde, Kur'an'ı Kerim'in raflarda, sünnetlerin kitaplarda saklı olduğu sürece bozulmuş olmaya devam..
Okunması gerekenlerden.
BATIL FİKİRLER: (DİYALOG) Bazı Müslüman evlatları, “Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz. Muhammed’e (s.a.v) iman etmedikleri halde cennete girecek-lerdir” demektedirler. EL-CEVAP: Bu düşüncenin küfür olduğu âyet ve hadislerle malumdur. Nitekim ayeti kerimelerde Allah-u Teala (c.c) şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki “şüphesiz o Allah, Meryem
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor; -Öyle bir gün gelecek ki, ümmetim beş şeyi unutarak beş şeyi sevecektir; 1- Dünyayı sevecek, âhireti unutacaklardır. 2-Malı sevecekler, fakat âhiret günü hesaplaşmasını unutacaklardır. 3- Mahlûkatü sevecekler, yaratıcıyı unutacaklardır 4- Günahları sevecekler, tevbeyi unutacaklardır. 5- Köşkleri sevecekler, mezarları unutacaklardır. İmam Gazali
*KABAK* 1 Kabak, Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen sebzelerdendir. Allâhü Teâlâ, Sâffât Sûresi’nin 146. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor: “Ve onun (Yûnus aleyhisselâm’ın) üzerine (gölgelenmesi için) kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.” Yûnus aleyhisselam, bu ağacın gölgesinde oturuyor, meyvesinden yiyor, başka bir gıdaya muhtaç bulunmuyordu.  Âyet-i kerîmede bu ağaç ‘yaktîn’ olarak zikredilmiştir. Yaktîn: Gövdesi olmayan, çabuk filizlenen, çok çatallanan, uzun ve yaprakları büyük olduğundan gölgeliğe müsait bir ağaçtır. Gövdesi olmadığı hâlde buna ağaç denilmesinin sebebi; çatallanıp yükselebildiğindendir. Yûnus (as.)’ın yanı başında bu kabağın bitmesi, balığın karnından çıktığı sıradaki hasta hâlinde kendisine bir siper olması içindir. Zira o, anadan yeni doğmuş bir çocuk gibi zayıf, balığın karnında geçirdiği hayattan müteessir -hasta gibi- bir hâldeydi.  Cenâb-ı Hak, Yûnus (as.)’ın sıcaktan gölgelenmesi, sinek ve sâireden ezâ görmemesi için yaprağı büyük olan kabak ağacını yarattı.  Peygamberimiz (s.a.v.), kabak yemeğini severdi.  Kendisine “Kabağı niçin seversiniz?” diye sorulduğu zaman: “Çünkü o, kardeşim Yûnus Aleyhisselâm’ın ağacıdır.” buyurmuşlardır.  Peygamberimiz (s.a.v.) “Ey Âişe, tencereyi kaynattığınız zaman, içerisine çokça kabak koyunuz. Çünkü kabak, üzgün kişinin kalbini kuvvetlendirir.” buyurmuşlardır. 
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.