Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uyumsuz
"Ruhum ölümsüz hayatı isteme, var olanını tüket!" Ya kendini öldürmek ya da "öteyi" umut etmek. Oysa bu iki yol da saçmadır. Bir kere her ne biçimde olursa olsun ölüm, metafizik bir rezalettir! Onu seçen, deney ötesini gerçekleştirememekle, deneyin derinliklerine inememekle her yönden gelen başarısızlık ve anlamsızlıkla rezil olmuş bir insanın son rezaletini gerçekleştirir. Öbür yandan, asla bilenemeyecek olanın umuduyla, bilinenin kendisini yadsımak da us dışıdır. Camus, tam da burada sözü "uyumsuz"a getirir. Ona göre, uyumsuzu tanımak gerekir. İnsan kendi içinde uyumludur. Dünya kendi bütünlüğünde uyumludur. Ancak insan yaşamına yayılan uyumsuzluk, insanın dünya ile karşılaşmasından doğar. İnsan açıklık ister; oysa insan dış dünya karşısında hiçbir açıklığa sahip değildir.
Sayfa 126
Nişanlı Çift: Renata & Kurt. Pikeye geçiyoruz!
Aynı anda da Renata, Kurt'un dehşete uğramış bakışları karşısında, pilot yerinin pleksiglas kapağını ani ve sert hareketle kapatmıştı kola basıp. Ve uçak birdenbire yön değiştirip yana saptı büyük bir hızla. Renata bir kahkaha daha atmıştı. Sonra da verev bir bakışla: "Bana meydan okumamalıydın!" dedi nişanlısına. Altlarında yer yer köknarların koyu yeşiliyle lekeli açık yeşil küçük vadiler uzanmaktaydı şimdi. "Sıkı tutun!" dedi Renata. "Pikeye geçiyoruz." "Renata!" diye haykırdı Kurt.
HÜR YayıneviKitabı okudu
Reklam
Gidiyor musun? Git! Soytarısı terk etti diye, kralın sarayı yıkılmaz. - Albert Camus
Yemin
"Irmağın suyu karlı doruklara yükselince;denizin oynak karıklarına arpa buğday ekilince; "Çamlar göllerden,nilüferler kayalardan bitince;güneş kararıp ay otlara dönüşünce; "Ancak o zaman başka sevgili bulacağım ve seni unutacağım,Bilitis,hayatımın ruhu,yüreğimin yüreği."
Sayfa 61
"(...) bir taş gibi düştü uçak."
Renata'nın nişanladığı manda sürüsünün üzerine bir taş gibi düştü uçak. Mandaların ve iki iri çoban köpeğinin sırtlarını yalar gibi oldu bir an. Zaten o anda, çobanın kendini yere attıktan sonra uçağa doğru yumruğunu sallayıp küfrü bastığını görmesine yetmişti Kurt'un. Sesine sakin bir ton vermeye çalışarak konuştu Kurt: "Neyi ispatlamak istiyorsun şimdi sen bana? " Rüzgârın ittiği küçük ve ince bulutlarla birdirbir oynamaya girişmiş olan Renata, daha ciddi bir havaya büründü cevap vermeden önce:
HÜR YayıneviKitabı okudu
Pietro Biasca
Biasca'nın atölyesinde ayakkabı yapılmazdı; en yumuşak ve en pahalı meşinlerden, Biasca'nın büyük ününü yapan deyimiyle -tıpkı "eldiven" gibi- "ayakdiven"ler yapılırdı. Yıllar geçtikçe Biasca da metodunu yetkinleştirmişti; ve başlangıçtaki arayışlar, şimdi tam bir ustalığa bırakmıştı yerini, öyle ki Altıncı Avönü'deki dükkânı bir çeşit özel kulüp gibiydi artık: Hiçbir üyesinin fahiş fiyatlarına itiraz etmeyi aklının ucundan bile geçirmediği bir özel kulüp. Zaten Pietro, fiyattan söz etmezdi hiç. Ve bir müşteri, ürke ürke faturasını istediği zaman, "para" sözcüğünün ağzından çıkmamasına özellikle dikkat eder ve bir "edep-i kelâm"la geçiştirirdi: Koyu esmer yüzünü aydınlatan bir gülümseyişle, "biraz vakti olur olmaz" bunu düşüneceğini söylerdi. Hatta bu konudaki havailiğini, nihayet tenezzül buyurup da çek tutarını mırıldanana dek, müşterisinin kendisine beş-altı kez yalvarmasına kadar vardırdığı oluyordu. Tuhaftır, ama hiç bir zaman para sözü etmemesi daima eksiksiz ödenmesini sağlamıştı bugüne değin.
HÜR YayıneviKitabı okudu
Reklam
Speranzaritu
Sırasıyla: Carmine Crimello, Vittorio Pizzu, Angelo Barba, Vicente Bruttore, Thomas Merta, Aldo Amalfi, Carlo Badaletto ve Frankie Sabatini de haberi okurlarken gerçekten tarihsel bir olaya tanıklık etmekte olduğunu düşündü Italo: Sendika’nın en kudretli iki "ailesi" olan Gabelottiler ile Volponeler, yer yer karşılıklı cinayetlerle süslü yirmi yıllık bir soğuk savaş döneminden sonra ilk kez barış içinde bir araya geliyorlardı. Tek tek bütün yüzleri dolaştı bakışları: Hepsi de, sosyal bir maske olarak taşıdıkları cilâlı suratlarında irade dışı çizgiler yaratan bir memnunluk ürpertisi içindeydiler. İçlerinden sadece Carlo Badaletto küstah bir tonla sordu: "Başka?" Nefret ettiği Italo’ya her fırsata meydan okumaktan geri kalmıyordu Carlo. Beş yıl önce Italo Londra'dan döndüğünde Carlo Badaletto, Volponeler'in adamıydı. Ve, hoş geldin makamında, alaylı bir sesle:"Come va speranzaritu? " diye sormuştu "Bebek"e.ödülünü de hemen ossaat almıştı: Italo'nun savurduğu delice kafa vuruşu sonucunda çenesi iki yerinden kırıldığı gibi, ön dişleri de uçmuştu havaya. Pardon: Dişlerinden biri Italo'nun alnına takılı kalmıştı! 'Speranzaritu', Sicilya'da, yurt dışına kaçan ülke çocuklarını küçümsemek üzere kullanılan bir sözcüktü. 
HÜR YayıneviKitabı okudu
Gerçekten de, uyuşturucu madde ticaretinden sağlanan kazançların esrarengiz ve gizli bir dolaşımın sonunda gelip, sakat çocuklar için yapılan bir hastanenin finansmanına dayandığı çok görülmüştü. Ve ayrıca bu hastane, kentin bütün resmi zevatının hazır bulunduğu alabildiğine parlak bir törenle, hükümet yetkililerinden gelen kutlama ve teşekkür telgraflarının halk temsilcileri tarafından heyecanla alkışlandı bir törenle açılırdı daima.
Sayfa 23 - Erko YayıncılıkKitabı okudu
Geri113
208 öğeden 196 ile 208 arasındakiler gösteriliyor.