90'lı yıllarda toplumun akıl hastalarına bakışını içeren bir dergi okumak tuhaftı. 2010'ların sonunda olmamıza rağmen toplumun bakışında hiçbir değişim olmadığını görmek ise üzücü. Hala toplumun büyük bir kısmı psikiyatrist ya da psikolog ile görüştüğünü, ilaç kullandığını söylemeye çekiniyor ve çoğunlukla kimse söylemiyor. Hala ruhsal hastalıkların da diğer hastalıklar kadar normal ve tedavi edilmesi gerekli olduğu topluma aşılanabilmiş bir gerçek değil. Ve bu gerçekten üzücü ve değiştirilmesi gereken bir durum.
Derginin diğer yazılarında frengi ve şizofreninin semptomlarının ayrılmasının ne kadar zaman aldığından bahsedilmiş, başka bir yazıda bilim insanlarının ne kadar soğuk ve var olmaması gereken canlılar olduğundan bahsedilmiş.
Dergi çok eski olduğundan bilgiler de çok eski, bu nedenle frengi ile ilgili kısma hiç takılmadım hatta bilimin tarihine göz atmış gibi hissettim okurken ama bilim insanlarından bahsedilen yazı hiç hoş değildi, çünkü hala geçerliliğini koruduğunu hissedebiliyorum. Çünkü tam olarak yazıda bahsedilen gibi bir insanım. Bir bilim insanıyım. Bu alanda kendimi geliştirmek için hayatımdaki diğer her şeyden ödün veriyorum. Her şeye analitik yaklaşmaya çalışıyorum ve bilimsel gerçekliklerden bahsediyorum. Bilim insanı olmayan insanlara bile, çünkü bu bilgileri aktarmam gerektiğini hissediyorum. Ancak bütün bunları yaparken toplum tarafından "Batı meraklısı, hepimizi gavurlaştırmaya çalışıyor!" yaftalarını yiyorum. Tam da yazıda da bahsedildiği gibi.
27 yıl öncesinin değişmeyen bu olguları umarım önümüzdeki 27 yılda değişebilir ve bunu görecek kadar uzun buralarda olabilirim.