Çinliler, uzun bir süre bütün bir dünyanın dört denizle çevrili bir kara parçasından oluştuğunu sanmışlardır. Bu nedenle kendi ülkelerine "Chung Kuo (merkezdeki ülke)" ya da "Chung Hua (merkezdeki cevher ya da çiçek)" demişler; kendi toprakları dışında, kendilerinden farklı bir yaşam sürdüren yabancı ülke halklarını da "çiçeğin" çevresindeki "yabani" ve "zararlı" otlar gibi görerek bu halkları barbarlıkla suçlamışlardır.
"İnsanların bir çoxu uğursuz olmaqdansa, məğlub olur. Onların nə ağıla, nə pula, nə də "təkan"a ehtiyacı var, onlarda çatışmayan yeganə şey -iradədir".
"Çoğu insan başarısız olmaktansa mağlub olur. Beyne, paraya veya 'itmeye' ihtiyaçları yoktur, eksik oldukları tek şey iradedir."
"...
Avın damarını delip kanını emen
Kara polat öz kılıçtan dönmeyen
Akça tozlu katı yaydan tırsmayan
Ak yelekli delici oktan kaygılanmayan
Canavarlar serveri kükremiş aslanı kıran
Alaca köpek eniğine kendisini dalatır mı
Alp yiğitler savaş günü
Hasmından çekinir mi"
MO 3. yüzyıldan önce, buyuk bir olasılıkla, Altay dillerini konuşan ve Moğolistan yaylalarının güneyinde ve Sarı Irmak'ın kuzeyinde yaşayan kabilelere, eski Çin kayıtlarında Di'ler ya da Kuzey Di'leri denmektedir. "Di" adının, daha sonraki Çin kaynaklarında "Di-li", "Ding-ling", "Tie-le", "Che-le" ya da "Tu-jue" biçimin de yazılanlar gibi, "Türk" ya da "Türkler" sözcüğünün Çincedeki çevriyazı şekli olduğu ifade edilmektedir. Bu "Di" kabilelerinin, önceleri Çin'in Shaan-xi Platosu ile He-bei'deki Tai-hang Dağları eteklerinde, "İlkbahar Sonbahar" ve "Savaşan Beylikler" dönemlerinde ise, Ordos bölgesi ile He-ber'in kuzey ve orta bölgelerine yayıldıkları görülmektedir.