Kimdir bu sevdiğin insan? Anladık fakir, kimsesiz, bahtsız… Ama kim? Kim olacak? Sensin. Kendi kendinsin. Evet, bu şehirde herkes dönüp dolaşıp kendisinde karar kılacak. Başkasını seven tek adam bulamazsın. Olmasına da imkan yoktur.
Varoluşçuluğa göre insanın yazgısı (kaderi) kendindedir. Gerçek varoluşçuluk umudun ancak eylemde bulunduğunu, kişiyi yaşatacak tek şeyin edimleri olduğunu öne sürer; ama buna dayanarak varoluşçuluğu insanın cesaretini kırmaya ve hareketten alıkoymaya yeltenen bir felsefe saymak yanlıştır. Çünkü biz bir eylem ve bağlanma ahlakı kuruyoruz. Öyleyken, birkaç veriden yararlanarak, insanı bireysel Öznelliği içine kapadığımızı söylüyorlar, kıyasıya eleştiriyorlar bizi. Yazık ki bu noktada da yanlış anlaşılıyoruz.
Maddi yaşamın üretim biçimi, genel olarak toplumsal, siyasal, entelektüel yaşam sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen, bilinçleri değildir; tam tersine. onların bilincini belirleyen toplumsal varlıklarıdır.