11/01/2021 ŞİRNEX/HEZEX
Demir yığınıyla uyandırılmış bir işçi var defterimin orta yerinde. Bir ay dört haftaya bölünmek üzere ya da daha fazlasına. Bense giderek, tekrarlayarak pervasızca genişlemeye büyümeye çabalıyorum; pencereme vuran suni bir ışığın gölgesinde. Fazla. Çok fazla süslü kelimeler var hiçbiri bir yere gitmiyorlar ve durmadan geziyorlar. Keşke yasak bir harfin devamına sığınsalar. Veya bir benin yanına gömülseler. Yazdıklarımın cehenneme dönüşme olasılığı giderek artmakta sayılarla dolu bir yazı yazsaydım keşke.
Ama yazmak zorundayım; bir zamanlar gölgesinde aydınlandığım bir ışık vardı. Gündüzün 2’sinde uyanan bir adamın geceden hoşlanma idaası. Galiba o adam benim. Sesler harfler, kelimeler, cümleler hepsi birden güneşin altında kavrulmuş kel bir çöl adamının kızgınlığıyla suya yaklaşmamam için cehennemi yaşamam için diretiyorlar.
Şimdi içimde uzak bir ülkede yaşayan başka bir bilincimin ifadesine sığınma telaşı. Bazıları buna ‘’hoşçakal ülkesi’’ demiş. Ben (Tanrım özür dilerim!) ise hep o hoş kalmaların kırgın mendili olarak kaldım. Üzerinde minik sarı lekeler, etrafı biçimsizce işlenmiş, buruş buruş, suyun gölgesinde bile kalmamış beyaz bir mendil. Çok geçmeden birkaç haftaya balçıklı bir nehrin dibini boylayacak…
Bölünmekten bahsetmişken; bu kaçıncı bölünüşüm? Hatırlamıyorum. Gerçi ez azından bu sefer kaça bölündüğümü biliyorum. Bir tarafım yasak bir harfin tam birleşme noktasında asılı, diğer tarafım yasaksız ama ırak bir benin etrafında gömülü.
Her neyse, dediğim gibi çok fazla süslü kelimeler var. En iyisi demir yığının altına geri dönmek.