“Hayat, zamana ayarlanmış bir film setidir. İnsan doğar doğmaz saat tik tak çalışmaya başlar. Set hazır, oyuncular belli… Suflör çoktan yerini almıştır, fısıldama anını heyecanla bekler. İnsan; suflörün insafına kalmış, acemi bir oyuncu… Kendini filmin kahramanı sanır fakat suflörün söylediklerini tekrarladığını fark edemeyecek kadar zavallı…
Aslında zaman diye bir şey yoktur. Biz zamanın içinde yolculuk yaptığımızı sanırız. Ve zamanın bizi eskittiğini, yorduğunu zannederiz. Oysa bizi yıpratan ne zaman ne de hayattır. Bizi asıl eriten hata yapmamak için harcadığımız zamandır. Hata yapmamak için uğraşmak boş bir uğraştır. Asıl yapmamız gereken hataları kopyalayıp geleceğimize yapıştırmadan, yarınlara umutla bakmaktır.”