Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hegel Yöntemi Kant’ın aşkınsal mantığı gibi Realiteden ayrı salt bir biçimsellik olarak görmez. Tinin Görüngübilimi’nin vargısı olarak ve Mantık Bilimi’nin varsayımı olarak Kavramın Realite ile birliği kabul edildiğinde, Yöntem de eşit ölçüde içeriğe ilgisiz olamaz. Yöntem, biçimsel etmen olarak, Realitenin kendisinin devimidir. Büyük Mantık’tan ilgili bir aktarma daha yaparsak, “Yöntem bu nedenle kısıtlama olmaksızın evrensel, içsel ve dışsal kip olarak ve açıkça sonsuz kuvvet olarak anlaşılacaktır ki, kendini Ustan uzak ve ondan bağımsız dışsal birşey olarak sunduğu ölçüde hiçbir nesne ona direnç gösteremez ya da ona karşı tikel bir doğada ve onun tarafından içine işlenmemiş olamaz.” Aziz Yardımlı
Tinin Görüngübilimi’nde bilincin bilinçsiz deneyiminin süreci ereksel olarak Us Kavramına ulaşır ve bununla gerçek Bilim Dizgesi için, ve ilk olarak Mantık Bilimi için zemin sağlanmış olur. Kavram ve Varlığın birliği olarak Saltık Bilgi Ustur, ya da Us Kavramın tüm Realite/Olgusallık olarak bilincidir. Buna göre, Ben, evrensel Ben, düşünmenin, kavramsal düşünmenin Kendisi olarak tüm Evrende, tüm doğal ve tinsel Varoluşta gerçekte Kendim ile karşı karşıyayımdır. Bilincin değil ama Usun ya da ussal bilincin bakış açısından, “özbilincin kategorileri o denli de nesneldirler, şeylerin özlerinin kategorileri o denli de onun kendi düşünceleridirler. Us için Yabancı, Öte-Yan, saltık Başkalık gibi birşey a priori söz konusu değildir, çünkü Usun nesnesi, ona karşıt olan şey (Gegenstand) bütünlüğü içinde yalnızca onun en iç Kendisidir. Töz o denli de Öznedir. Aziz Yardımlı
Reklam
Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfîdir.” Peyami Safa Peyami Safa, “Arab Harfleri” başlıklı yazısında Harf Inkılabı hakkında şöyle yazmaktadır: Arab, yani eski Türk harfleri yerine Lâtin harfleri kabûl edileli otuz bir yıl oldu. O zamanın yer yer ifâde edilen en büyük endişeleri şunlardı: Evvelâ Arab harflerinin daha çabuk yazılıp okunduğuna şüphe yoktu. Mahkeme zabıtları gibi sür’at istiyen yazılar Lâtin harflerile yazılamazdı. Mekteplerde not tutmak veya herhangi bir yazıyı da acele yazmak zorlaşacaktı. Daha büyük endişe de şuydu: Millî kütüphanelerimizdeki yüzbinlerle eser ne olacak? Yarınki nesiller kendi edebiyatlarını, tarihlerini, dil ve lûgatlerini, felsefe, din ve hukuk eserlerini okumak imkânından mahrum kalınca, onlara millî kültür nasıl verilecek? Mahkeme zabıtlarının daktilo ile tutulabileceği, mektepde muallimlerin daha ağır ders takrir edecekleri ileri sürüldü. Arab harflerile yazılmış eserlerin yeni harflere çevrilip basılabileceği iddia edildi. Realite bu ümitleri suya düşürdü. Mahkemelerde yazı makineleri, dâvacı ve dâvalıların sözlerini aynen değil, adâlet mefhumuna aykırı olarak ancak hulâsa (özet) hâlinde zabtedebilmektedir. Rahmetli Velid Ebuzziya’nın Tasvir’de çıkan bir başmakalesinin başlığı şu idi: “Yazı Makinesile Adâlet Olmaz!..”
"Terapi insanın acısını hafifletmek için değildir. Terapi, kişinin realite ile ilişkisini onarmak içindir."
İnsanlık hiçbir vakit hayalci evlatlarını unutmayacak ve bunların ideallerini ölüme sürüklemeyecektir çünkü onların hayalleri ve idealleri, bütün insanlığın içinde yaşıyor ve insanlığın kalbi bunları birer realite olarak yaşatmayı gözetiyor. James Ailen
Günaydın. Sol ve entellektüel çevrelerde konuşulan ve oldukça beğenilen, “Bir başkadır” adlı dizi, dizide Meryem karakterinin günümüz Türkiye toplumunun içinde olduğu gerçeklere oldukça içkin olduğu yönünde bir yargı oluşturmuş durumda. Neredeyse hiç, ya da çok az dizi izledim. Bu yöndeki ilgizliğimi tanımlayamıyorum. Düşündüğümde duygu, içerik ve yoğunluktan uzak olması gibi nedenler sıralayabilyorum. Bu noktada ilgimi çeken şeyin Meryem’in sosyolojik dinamizmi olduğu açık fakat bunun bizdeki karşılığı ne olacak? Örneğin dün, 4 kadın, son 3 günde 8, 10 ayda 453 kadın, gerekçe ne olursa olsun, cinayete kurban gitti. Katledildi. Cinayet’e, cinsiyet ayrımcılığına, kadın metalaştırılmasına karşı bir ses, bir duruş, bir kararlılık olabilecek mi Meryem? Yoksa, hemen hemen her türlüsü önümüze servis edilen, ikili ilişkilerde (birey-birey, birey-aile, birey-toplum ve en nihayetinde birey-devlet) ilişkinin doğası gereği oluşan çatlakları kısır bir döngü içinde mi ele alacak? Bilmiyorum. İzlemek gerekiyor. İzleyecek miyim? Hayır. Kahvaltı hazırlamak; realite olarak daha baskın, gerçekçi ve ihtiyaç olarak daha öncel.
589 öğeden 381 ile 390 arasındakiler gösteriliyor.