Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gizem

Kınama beni güneş adamı Ak kundaklardan çıkıp Gökyüzü beşiklerinde sallanan Yeraltı maden damarlarından Daha ağırsam Kınama beni ayağa Daha kalkamadıysam
Sayfa 385
Reklam
Ve hayret ettiler Hafız Osman'ın vavını almak istemeyen kayıkçıya. Olacak ya, üzerinde para yok o gün. Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçiyor. "Bir vav yazayım sana evladım!" diyor kayıkçıya. Kayıkçı yüzünü buruşturarak alıyor vav'ı, ta ki yolu Bedesten'e düşene kadar. Avuç dolusu para sayıyorlar kayıkçıya o vav için. Ve bir gün tekrar biniyor kayığa usta. Kayıkçı bir vav daha istiyor. Hafız Osman reddediyor onu, "O vav her zaman yazılmaz," diyerek.
Sayfa 154
"Yine zevrak-ı derûnüm kırılıp kenâre düştü"
Sayfa 148

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yirmi sekiz yaşında bir duvar örülmeye başladı önüne Beethoven'ın. Yükseldikçe korkutan bir duvar. Sağırlık duvarıydı bu işitmesine set vuran. Duyamayan bir müzisyen... Saklasa da bir süre gerçeği, sonunda itiraf etti kalemi: "Biri flüt çalarken veya şarkı söylerken onu duyamamam ne büyük acı. Bu intihar fikrine götürüyor beni!" Otuz yaşında sanatının zirvesinde önüne iki yol çıktı Beethoven'ın. O hayatı seçti. Ve duymadan, beyninde besteler yapmaya başladı. Oyle besteler yaptı ki kulak ağrılarını, çınlama ve uğultuları bastırdı, Shakespeare'in ilahî dilini, müzikte yakaladı. Mozart ve Haydn'ın etkilerini üzerinden atıp yepyeni bir çığır açtı. Ölmeden iki sene önce Türk tarihi ve sanatına me rak salan Beethoven, çalışmakta olduğu bir eseri için "Senfoninin sonu, Türk musikisi ve teganni korosu ile bitecek," diyordu.
Sayfa 146
Akif Safahat'ını İkbal'e, o da Peyam- Meşrık'ını gönderdi de Akif'e, "Bir gazeli sarhoş gibi nara attırdı bana!" dedirtti. İkbal'in narası ise daha müthişti. I. Dünya Savaşı günlerinde Lahor'da on binlerce kişinin katıldığı bir mitingde okuduğu şiirde, öldükten sonra peygamberin huzuruna çıktığını, Hz. Peygamber'in, "Söyle bana ne armağan getirdin?" buyurduğunu, bunun üzerine şöyle dediğini dile getiriyordu: "Efendim dünyada huzur ve rahat kalmadı. Gönlün arzu ettiği hayat ele geçmiyor. Varlık bahçelerinde binlerce gül, binlerce lale var ama vefasızdır onlar; terk eder bizi renkleri ve kokuları. Bunların yerine bir şey getirdim size, cennette bile benzeri olmayan bir şey; bir şişe kan. Bu senin ümmetinin namusudur, şerefidir, vicdanıdır. Bu Trablusgarb'ta Çanakkale'de şehit olan askerlerin kanıdır!" Bu hitap üzerine kalabalık dalgalandı. Kadınlar küpelerini, bileziklerini, erkekler neleri varsa küçücük servetlerini Türkiye'ye bağışladılar. Zira İkbal'in diliyle "Kendine hükmedemeyenlere başkaları hükmederdi."
Sayfa 141
Reklam
İhtiras yangınıyla canlanır yürek | Kalmaz o zaman gerçek dışında bir gerçek / Kırılır kanatları, uçamaz yükseklerde / İstek yaratamazsa yürek."
Sayfa 140 - M. İkbal
Akıl ile aşkı evlendirin!
Aşk olmayınca ilim ilahî aslından kopup şeytanî bir kuvvete dönüşüyordu. "Batıda akıl hayat kaynağıdır Doğuda aşk hayatın temeli / Aşk sayesinde akıl hakikatle tanışır / Ve yön çizer aşk dünyasına / Haydi yepyeni bir dünya için / Akıl ile aşkı evlendirin!" diyorda İkbal
Sayfa 140
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
إِنَّ اللَّهَ لَا يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ "Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar: "
Sayfa 208
النَّاسُ نِيَامُ فَإِذَا مَاتُوا إِنْتَبِهُوا "İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar. "
Sayfa 207 - Süfyan-ı sevrî
از خدا جویبم توفیق ادب بی ادب محروم کشت از لطف رب بی ادب تنها نه خود را داشت بد بلکه آتش بر همه آفاق زد Mesnevi'de deniliyor ki: Cenâb-ı Hak'tan niyaz edelim, bizi edebe muvaffak buyursun, bizi İslâm'ın edeplerinden ayırmasın. Çünkü edepten uzak olanlar, Hak Teâlâ'nın lutfundan, ikramlarından mahrum kalırlar. Edepten nasibi olmayan bir kimse sadece kendisine kötülük yapmış olmaz, belki bütün ufuklara ateş salmış, bütün âlemi zarara sokmuştur.
Sayfa 206
Reklam
İmâm-ı Azam hazretleri, أَعْظَمُ الْمَصَائِبِ فَوَاتُ وَقْتٍ بِلَا فَائِدَةٍ "Musibetlerin en büyüğü, vaktini faydasız yere harcamaktır" buyurmuştur.
Sayfa 204
Münker, Hak'tan yüz çevirip halka yönelmektir.
Ali el-Mehâimî, tefsirinde münkeri şöyle tarif ediyor: الْمَيْلُ إِلَى الْخَلْقِ بِالْإِدْبَارِ عَنِ الْحَقِّ "Münker, Hak'tan yüz çevirip halka yönelmektir." Gerçekten de münker olan fiillerin en kötüsü budur. Bütün ahlâkî kötülükler de bundan kaynaklanır. Hak'tan yüz çevirip halka yönelmekten daha münker, daha kötü ne olabilir?
Sayfa 199
الصَّدَقَةُ عَلَى الْمِسْكِينِ صَدَقَةٌ وَهِيَ عَلَى ذِي الرَّحِمِ ثِنْتَانِ "Yoksullara verilen sadaka bir sadakadır, akrabaya verilen sadaka ise iki sadakadır" buyrulmuştur
Sayfa 197
Peygamber Efendimiz'e [sallallahu aleyhi vesellem) nisbet edilen bir rivayette,
مَنْ احْتَكَرَ طَعَامًا أَرْبَعِينَ لَيْلَةً فَقَدْ بَرِئَ مِنَ اللَّهِ تَعَالَى وَبَرِئَ اللَّهُ تَعَالَى مِنْهُ "İnsanların yiyip içtiği malları kırk gece saklayarak karaborsacılık yapan kişi Allah'tan uzaktır ve Allah da ondan uzaktır" buyurmuştur. (bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/33).
Sayfa 195
7bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.