Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.29
oku.yorum
oku.yorum
@reklamyzr
Kitap okumak benim yaşam felsefem.Her türden kitap okurum. Psikoloji,felsefe,insan ve toplum bilimi türünden kitapları daha çok severim.Ayrıca klasikler de ilgimi çeker.
Reklam-Yazarı (AUZEF Sosyoloji 3.sınıf öğrencisi) evli ve 1 çocuk annesi
İstanbul Aydın üniversitesi
242 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Bir yetimin romanı "Kuyucaklı Yusuf"
Sabahattin Ali'nin sade ve bir o kadar etkileyici betimleriyle insanı derinden etkileyen bu romanı harikaydı. Okurken dedim ki, bir insan nasıl hem bu kadar yalın, hem bu kadar mükemmel bir dil ile tasvir edilen durumu zihnimizde görselleştirmeyi başarabilir? Bu da ne kadar yetenekli bir yazar olduğunu ortaya koyuyor. Romanın konusundan biraz bahsedecek olursam:
"Kuyucaklı Yusuf'' dokuz yaşındayken anası, babası eşkıya tarafından öldürülmüş, Kaymakam Salâhattin Bey tarafından evlatlık edinilmiştir. Nazilli'den Edremit'e atanan Salâhattin Bey, Yusuf'u okula gönderir, kızı Muazzez'den ayırt etmez. Ama Yusuf benliğinin derinliklerinde o yetimlik, evlatlık duygusunu hiç atmaz. Alttan alta özgür olmadığını sezinler, yaşamını denetleyen, onda hak sahibi olan başkalarıdır: Salâhattin Bey'dir."
Sabahattin Ali'nin Türk edebiyatının en önemli, köşe taşı sayılan romanları vardır. Savaş alanindan, hastane koğuşuna, dokuma tezgâhından, koltuk meyhanesine, konak ve apartman yaşamından bireysel ve kültürel bunalıma, geniş bir toplumsal ve düşünsel coğrafyaya açılmış bir roman vardır ortada.
Ben şimdi size " Kuyucaklı Yusuf"'u ne kadar anlatsam da anlatımındaki o muazzam yeteneğini okumadan ifade edebilmem mümkün değil. Hani derler ya, "anlatılmaz yaşanır" işte bu roman için de geçerli anlatılmaz okunur.
Hayatı Yeniden Keşfedin
"Hayatı Yeniden Keşfedin" kitabını merak ettiğim için çok kısa sürede okudum.Kitabı Jeffrey E.Young ve Janet S.Klasko adında "bilişsel terapi" üzerine eğitim alan iki psikolog yazıyor. Kitabın arkasında şöyle yazıyor: "Tatmin etmeyen ilişkiler, evhamlarla dolu bir hayat, nedensiz yere kendini diğerlerinden aşağı
Dokuz Yüz Katlı İnsan
Bir kitabı daha okuyup bitirmenin mutluluğu içindeyim. Bu kitabı okurken insanın ben-ötesi yolculuğunun ne kadar önemli ve değerli bir durum olduğunu bir kez daha anlamış oldum.
Kitaptan biraz bahsedecek olursam (ki gerçekten harika bir kitaptı.) :
İsviçre'de eğitim görmüş, pratik yapmış, psikoloji biliminin yanı sıra meditasyon ve yoga gibi Yeni Çağ akımlarını deneyimlemiş ve tasavvufu bir yaşam biçimi olarak benimsemiş Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, bu kitapta bizim için bir yol haritası çiziyor. Haritayı elimize alıp Freud, Jung, Maslow gibi psikoloji biliminin önde gelen kuramcılarıyla Charles Tart, Ken Wilber gibi farklı bilinç halleri ve hâl psikolojisinde yepyeni ufuklar açan son dönem düşünürlerin fikirleri arasında özgürce dolaşıyoruz. Kaybolma ihtimali yok. Zira rehberimiz başta Hz.Mevlânâ ve İbni Arabî olmak üzere tasavvuf büyükleri. Bu çok özel gezintiinin adı ise Benötesi Psikolojisi.
Not: Psikoloji bilimine ilgim olduğu için bu kitap beni sıkmadı ve aksine keyifle okudum. Ayrıca bu kitabı okumadan önce psikoloji bilimine ve tasavvufa dair bir çok kitap okuduğum için terimlere de yabancı değildim. Kişisel fikrim okumak isteyenlerin kitaptan keyif alabilmeleri için kendilerini bu alanlarda yetiştirmeleri ve bilgi birikimi edinmeleri gerektiğini düşünüyorum
Okur Takip Önerileri
Kalp
İskender Pala'nın "kalp"kitabında kalbe dair ne varsa bütünleyici bir yaklaşımla ele alınmış. Kitaptan biraz söz edecek olursam: Kalp kitabı üçe ayrılmış. Birinci bölümde kalbe dair, "Kalp Külliyatı", ikinci bölümde kalbin içindekilere dair "Kalp muhteviyatı"ve üçüncü bölümde "Kalp Spektrumu"nda kalbin coşkun hallerine dair açıklamalara yer verilmiş. Ben okurken kalp adına bütün güzelliklere şahit oldum. Siz de bu güzelliklere şahit olmak isterseniz tek yapmanız gereken "Kalp" kitabına sahip olmak.
Saniye Çelik ile şiirler eşliğinde söyleşi
Doğan Cüceloğlu "Bir kadın, bir ses" kitabında Türkiye'de varolan kadınlardan yalnızca bir tanesi "Saniye Çelik'" in hayatına ışık tuttu. Saniye Çelik 30 yıl boyunca eşinin ona tanıklık etmesini ve insan yerine koymasını, çocuklarına da hak ettiği sevgiyi göstermesini büyük bir sabırla bekledi. Ailesi dışında herkesle iyi geçinen Mehmet Çelik'in eşine ve çocuklarına bu derece kayıtsız kalması, eşine fiziksel, çocuklarına duygusal şiddet göstermesinin sebepleri arasında alkole bağımlı olması ve toplumda erkeğin sevgisini ailesine göstermesinin eziklik olduğu inancının yaygın olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Saniye Çelik ve çocukları bir gün Mehmet Çelik'in onlara sevgi ve değerini yansıtacağını hayal ederek 30 yıl beklediler. Fakat bu hayali Mehmet Çelik'in beklenmedik bir şekilde ölümüyle son buldu. İçlerinde hâlâ bir eksiklik olduğunu hissetmelerinin sebebiyse Saniye Çelik'in eşinin gözünde asla değerli olmayacağının ölümle kesinleşmesi olmasından kaynaklanıyor. Kitapla ilgili ana fikrimse yaşamda en zor ve önemli şeyin varolmanın, değer görmenin karşındaki kişiye ispat etmeye çalışmak. Bundan daha acı bir şey olmasa gerek. Doğan Cüceloğlu ölümünden önce önemli bir konuya daha parmak basmış ve kadınlara verilen değerin toplum için gerekli olduğunu vurgulamıştır. Saygı ve rahmetle anıyorum.
İlginç kitap "Otomatik Portakal"
"Otomatik Portakal" şimdiye kadar okuduğum en ilginç kitaptı diyebilirim. Bu kitabın her yaşta okunabileceğini düşünmüyorum. Çünkü kitap hem argo ve küfür söylemlerine yer vermiş hem de şiddet içeriyor. Nitekim şiddet içermesi açısından bazı ülkelerde yasaklanmış. Kitaptan biraz söz edecek olursam:
Otomatik Portakal, o yıllarda
Nobel Edebiyat Ödüllü "Sineklerin Tanrısı
Yine heyecanla ve keyifle okuduğum bir kitaptı. William Golding'in "Sineklerin Tanrısı" kitabı Nobel edebiyat Ödülü almış batı klasiklerinden. Kitaptan biraz söz edecek olursam:
Kitaba adını veren "Sineklerin Tanrısı", insanların içindeki kötülüğü simgeler. Sineklerin tanrısı, üstüne sineklerin konduğu ölü bir domuz başıdır: Jack, ilkel bir insanın inancıyla karanlık güçleri yatıştırmak, kendini ve kabilesini canavardan koruyabilmek için, öldürdüğü bir domuzun başını kesip iki ucu sivriltilmiş bir kazığa geçirmiş, kazığı bir put dikercesine toprağa çalarak, bu kokuşmuş domuz başını canavara sunmuştur. İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın Kutsal kitaptaki İbranice adı, Sineklerin Tanrısı anlamına gelen Ba-al-z-bub olduğu için de Golding kitabına bu adı vermiştir.
Sineklerin Tanrısı, çocuklar arasında ancak Simon'un gerçeği bildiğinin farkındadır;çünkü ancak Simon canavarın çocukların içinde olduğunu, bundan ötürü de hiçbir zaman öldürülemeyeceğini anlamıştır.
Sineklerin Tanrısı, İkinci dünya Savaş'ndan kısa bir süre sonra, bu savaşta yıllarca çarpışan insanların birbirlerine nasıl kıydıklarını kendi gözleriyle görüp, birçok umutlarını yitiren biri tarafından yazılmıştır.
Muazzam kurgusuyla"Puslu Kıtalar Atlası"
Puslu kıtalar Atlası
Bir kurgu bu kadar güzel, bu kadar etkileyici anlatılırdı desem abartmış olmam diye düşünüyorum. Kitabı okumaya başladığım andan itibaren o gizemli serüvenin içinde kaybolduğumu hissettim. Kitabın kahramanları ve cünleler kurguya uygun olarak müthiş bir özenle seçilmiş. Ve sanki kitabı okumam için inanılmaz bir istek oluşturuyor. İhsan Oktay Anar kurgu alanında yeteneğini başarıyla ortaya koymuş biz okurlar için muhteşem bir dünyanın kapısını açmış.
Kitaptan biraz söz etmek gerekirse kahramanı Bünyamin'in eski adıyla Konstantiniye'de (İstanbul) başından geçen ilginç olayları anlatıyor. Ben okurken inanılmaz keyif aldım.
Evlenmeden önce, benim gibi evlendikten sonra da okunabilir
Doğan Cüceloğlu'nun "Evlenmeden önce" kitabını okusam mı, okumasam mı? Bu saatten sonra bana ne faydası olacak? Diye düşünürken kendimi okurken buldum ve iyi ki okumuşum diyorum. Çünkü kitap her ne kadar evlenmeden önce nasıl bir bakış açısına sahip olmalıyım? Diye yazılmış olsa da iletişim odaklı olduğu için yaptığımız veya yapmadığımız iletişim eksikliklerini görüp telafi etmemizi sağlar, böylece daha sağlıklı bir iletişimimiz olur düşüncesiyle okudum.
Kitabın içeriğiyle ilgili ayrıntıya girmek istemiyorum. Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki, "Evlenmeden Önce" kitabı benim gibi evlendikten sonra da okunabilir bir kitap.Hiç bir kitabın okunması ve fayda sağlaması açısından geç kalınması söz konusu değildir. Yeter ki okumayı sevin ve faydalı olacağına inancınız hiç bitmesin. Ben yine, yeniden, her zaman ki gibi keyifle okudum. Size de keyifli okumalar dilerim.
Bu dünyaya gelebilecek nadir insanlardan "Prof. Ahmet Dervişoğlu"
Ahmet Dervişoğlu, o bu ülkeye gelebilecek en yardımsever, en anlayışlı, en rasyonel, en pozitif ve en sevgi dolu bilim adamlarından diyebilirim.
Dervişoğlu, okulu olmayan Akçapınar köyünden bilge bir babanın inancıyla yola çıkarak okumaya başlamış ve kendi deyimiyle gidebileceği yere kadar gitmeyi başarmış ama bu hedefini gerçekleştirirken de kişiliğinden ve doğruluğundan asla taviz vermemiş bir bilim adamı.
Öğrenci olarak girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik fakültesi'nde profesör olmuş. Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde üç yıl araştırmalar yapmış ve dersler vermiş,sonrasında Türkiye'ye dönüp mezun olduğu fakültede 9 yıl dekanlık yapmış. Ahmet Dervişoğlu okuyup hedefini gerçekleştirdikten sonra özellikle kız çocuklarının okutulması için elinden gelenin fazlasını yapmış ve yapmak isteyenlere de ön ayak olmuş. Dersleri sadece elektrik üzerine değil hayata hazırlamak üzerine de olan Dervişoğlu, mezun ettiği bir çok üniversite öğrencisi tarafından sevilen ve değer verilen bir akademisyen olarak da tanınmış.
80 yaşına kadar rasyonelliği kendisine düstur edinen akademisyen ailesine ve öğrencilerine asla baskı uygulamamış ve her konuda saygı duymasını ve saygı duyulmasını da başarmış bana göre ender kişilerden biri. Kitabı o kadar beğendim ki bitmesine üzüldüğüm kitaplardan biri oldu diyebilirim.
Doğu'nun Limanları
Amin Maalouf'un tarihsel kurgu roman tarzında yazdığı "Doğu'nun Limanları" kitabı ile yine Maalouf'un yazdığı "Tanios Kayası" sayesinde öğrenmiş ve okumuştum. Amin Maalouf'un yazdığı eserler akıcı ve merak uyandırıcı tarzdadır. Ben bir çok kitabını severek ve acaba sonunda ne oluyor? diye merak ederek okumuştum.
"Doğu'nun Limanları" kitabının konusuna gelecek olursam :Osmanlı prensliğine dayanan bir babanın ve yahudi bir kadının oğlu olan "Kitabdar" adlı hayali kişinin hayat hikayesini anlatıyor. Kitabın yazarı olan Amin maalouf bu kitabı 60’lı yılların sonuna doğru tanıştığı bir kişinin hayatından esinlenerek yazıyor. Bu kişi Lübnan’da doğmuş Parise giderek direniş hareketine katılmış tekrar Lübnan’a döndüğündeyse bir kahraman gibi karşılanıyor. Kitabın ana fikriyse; insanların milliyetlerinden çok onların insan olmalarının ve kardeş gibi yaşamalarının gerektiğini ifade etmesidir.
Bu kadar bilgi okumak isteyenler için yeterli olur diye düşünüyorum.
Gültekin Yazgan ve eşi Tülay Yazgan'ın başarı dolu hayat hikayesi
Doğan Cüceloğlu "Onlar benim kahramanım" kitabında Gültekin Yazgan ve eşi Tülay Yazgan"'ın sohbetini konu ediniyor.
Kitabın kahramanı "Gültekin Yazgan" çocukken geçirdiği bir rahatsızlık sonucu Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırılır. Görme engelli olarak hastaneden taburcu olur. Böylece azim ve başarı dolu öyküsü
Doğan Cüceloğlu'nun hayatının bilinmeyen yönleri
Damdan düşen psikolog, Doğan Cüceloğlu'nun hayatını tüm gerçekliği ve samimi ifadeleriyle Canan Dila tarafından kaleme alınmasıyla oluşmuş. Yazar doğduğu andan itibaren bütün yaşamını tüm çıplaklığıyla sunuyor. Hayatını anlatırken başarılarına rağmen ne kadar mütevazi olduğunu görüp bir kez daha hayran olmamak elde değil. Çocukluğu, öğretim hayatı, Amerika-Türkiye arasındaki geliş gidişleri ve bu ülkelerin yaşadığı sırada edindiği kültür farklılıklarını tek tek anlatmış. Sonrasında yaptığı evlilikleri ve çocuklarıyla arasındaki diyalogları da öğrenme şansınız oluyor. Ben okurken Cüceloğlu ile yaşadığı yıllara gidip kitap bittikten sonra şimdiki zamana geri döndüm. Canan Dila'nın ifadeleri de ne kadar kaliteli bir yazar olduğunu ortaya koyuyor. Kitapta okumasını bilene hayat tecrübeleri de bulunuyor.Başarılı bir bilim insanı olarak 83 yıllık ömrüne o kadar kitap, seminer ve TV programını nasıl sığdırdığını merak ettiğimden Doğan Cüceloğlu'nun hayatını ve çalışma tarzını öğrenmek istedim bu sebeple kitabı keyifle okudum. Kalemine sağlık Canan Dila. Ruhun şad olsun Doğan Cüceloğlu. Senin gibi bir bilim adamı Dünyaya bir daha gelir mi? bilmem ama iyi ki seni tanımışım.
Yüzüncü ad ile Amin Maalouf yolculuğu
Yüzüncü ad
Amin Maalouf tanıdığım en iyi yazarlar arasında yer alıyor diyebilirim. İlk olarak Afrikalı Leo, Semerkant, Doğunun Limanları Tanios Kayası ve son olarak Yüzüncü ad kitaplarını severek okumam bundandır. Yazarın dili, anlatımı, betimlemeleri insana adeta kitabı okutmuyor, yaşatıyor. Bu yetenek her yazarda bulunmuyor diye düşünüyorum. Bütün kitaplarını heyecan ve istekle okuyor oluşumun başka bir açıklaması yoktur.
Okuyacakların iştahını kaçırmamak adına kitaptan biraz söz edecek olursam Maalouf "yüzüncü ad" kitabında gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşıyor. Tanrının gizli (yüzüncü) adını ararken kendini ve aşkı bulan bu kahraman antika tüccarı Baldassare Embiaco. Bütün kitaplarında olduğu gibi, "Yüzüncü Ad" kitabı da kurgusuyla, diliyle, serüvenleriyle gönlünüzde taht kurmaya aday. Yazar kıtalar, denizler aşıyor derken mübalağa olsun diye söylenmiyor. Konya'da vebanın kıyımına, İzmir'e Sebetay Sevi'nin başkaldırısına, İngiltere'de büyük Londra yangınına tanık olan bir yazardan bahsediyoruz. Ben bütün kitaplarında olduğu gibi "Yüzüncü Ad" kitabını okurken de büyük bir keyif aldım. Maalouf'un dilini ve anlatımını bilenler çoktan okumuştur. Keyifli okumalar dilerim.
İnsan ve Davranışı
Doğan Cüceloğlu "insan ve davranışı" adlı kitabını otuz yıl önce ABD'deyken yazmış. Kitabın temel amacı psikolojinin bilimsel kavramlarını kendi insanımızın hayatı içinde anlatmaktır.
Cüceloğlu diyor ki, "Bu kitabı okuyanların kendilerini, ilişkilerini, sosyal olayları ve genel olarak hayatı daha gerçekçi olarak algılayıp yaşayacaklarını umuyorum."
Kitabı ilk elime aldığım an üniversitelerde psikoloji öğrencilerine okutulan akademik bir kitabı anlayacağıma inancım yoktu ama ilgimden dolayı severek okuyacağım diyerek almıştım. Sonrasında algıladığımı fark edince sosyoloji okumaya devam etme kararı aldığım için devamında da psikoloji yüksek lisans okumaya karar vermemde etkili olan bir kitap haline geldi.
Kitabı uzun sürede okuyup yorumlama sebebim de yine akademik anlamda yazılan ve gayet uzun açıklamaların yer almasından dolayı sayfa sayısından(556 sayfa) kaynaklandığını belirtmek isterim. Bittiği için üzüldüğüm ve bana ciddi anlamda fayda kazandırdığına inandığım için Doğan Cüceloğluna rahmet diliyorum. İyi ki senin gibi bir bilim adamını tanımışım. Katkılarından dolayı bir psikoloji okuru olarak sana teşekkürü bir borç biliyorum. Ruhun şad olsun.
