EMANET VE EHLİYET İLMİHALİNDEN-İSLAM FIKHININ KAYNAKLARI-SÜNNET
32 Önce sünnet kelimesi üzerinde duralım. Lugat manası; "adet, makbul olsun veya olmasın takip edilen yol, yüz, yahut yüzün görünen kısmı, siret, tabiat" manalarına gelir. Cahiliyye döneminde Araplar "Sünnet" kelimesini takip edilen (çiğnenmiş) yol manasına kullanıyor ve biliyorlardı. Sahabe-i Kiram, Resûl-i Ekrem
Kıymetli kardeşlerim! Said Nursî kırk sene evvel İstanbul'da iken, "Kim ne isterse sorsun." diye, hârikulâde bir ilânat yapmıştır. Bunun üzerine o zamanın meşhur âlim ve allâmeleri, Bediüzzaman'ın hücresine kafile kafile gidip, her nev'i ilimlere ve muhtelif mevzulara dâir sordukları en müşkil, en muğlak sualleri, Bediüzzaman duraklamadan, doğru olarak cevaplandırmıştır. Böyle hadd ve hududu tâyin edilmeyen, yani "Şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun." diye bir kayıt konulmadan ilânat yapmak ve neticede daima muvaffak olmak; beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihatalı ve yüksek bir ilme sahip böyle bir İslâm dâhîsi, şimdiye kadar zuhur etmemiştir (Asr-ı Saadet müstesna.).
Sayfa 17
Reklam
"Nurani alemlere giden yol kabirden geçer ve en büyük saadetler büyük ve acı felaketlerin neticesidir. Mesela: Hazret-i Yusuf, Mısır azizliği gibi bir saadete, ancak kardeşleri tarafından atıldığı kuyu ve Zeliha'nın iftirası üzerine konulduğu hapis yoluyla nail olmuştur."
Selâmün Aleyküm Sevgili Enderûn Ailesi, Heyecanla paylaşmak istediğimiz harika bir haberimiz var! İlk dersimiz için geri sayım başladı. 27 Nisan, saat 21.00'de Risale-i Nur Sözler kitabı üzerine hasbihal etmek için bir araya geleceğiz. İlime ehemniyet veren kıymetli dostlarımızı dersimize bekliyoruz! ☺️ Enderûn Ailesi olarak, İlim ve İrfan yolunda birlikte ilerlemek için sabırsızlanıyoruz. Selâmetle ☺️
İşte Nur Risaleleri'nin büyük denizlerin büyük dalgaları gibi gönüller üzerinde husule getirdiği heyecanın, kalblerde ve ruhlarda yaptığı tesirin sırrı budur; başka bir şey değil. Risale-i Nur'un bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce âlimler, yüz binlerce kitablar daha beliğane neşrettikleri halde yine küfr-ü mutlakı durduramıyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar ağır şerait altında Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur: Said yoktur, Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakikattır, hakikat-i imaniyedir. Madem ki, nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said feda olsun. Yirmisekiz sene çektiğim eza ve cefalar, maruz kaldığım işkenceler, katlandığım musibetler helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara hakkımı helâl ettim.
Risale-i Nur'u anlamıyorlar yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin mes'eleleri hallettim. Hattâ bu hususta da bazı eserler te'lif eyledim. Fakat ben, öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cem'iyetin iç hayatını, manevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur'anın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki İslâm cem'iyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cem'iyet yoktur.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Reklam
491 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.