“Her insan ayrı bir cihan.”
-Bu kanlı dünyada etnik ve kültürel kökenlerinden dolayı katledilen yedi milyon dünya, yedi milyon renkli cihan.
-Niye buna müsaade ettin ey insanoğlu ?
Dicle ve Fırat nehirlerinin sessiz bir hüzünle durmadan kan aktığı o karanlık dönemlerde, söylendiğine göre, bir buçuk milyon Ermeni öldürüldü. Tekrarlayayım; bir buçuk milyon.
Osmanlı Devleti’nin uçsuz - bucaksız bir imparatorluk olmasının ana sütunu kabul edilen çokkültürlü, çok dilli ve çok dinli yapıyla Osmanlı Devleti’ni koruyamayacaklarına ve geleceğini garanti edemeyeceklerine inanan İttihat ve Terakkiciler, başka bir alternatifte karar kıldı; tek kültür, tek dil, tek din.
Yani Türklük, Türkçülük, Türk mevkuresi (mefkûre) ve Türk dünyası.
- Çok renkli bir etnik, dini ve kültürel mozaiğe sahip, çok geniş bir imparatorluğu tek bir etnik yapıya uygun hale getirmek?..
Kılıç artığı; gece gündüz, aylarca yıllarca, yaz kış, yağmurda çamurda, karda kıyamette, sıcakta, ateşte durmadan işleyen keskin kılıçtan, nasılsa, kurtulabilen insan. Her şeyini, yerini yurdunu, malını mülkünü, anne ve babasını, kardeş ve yakınlarını, akraba ve dostlarını kaybeden, büyük olasılıkla “öldü” diye bir kenara atılan ve yaralı kurtulan, yüreği ve ruhu yaralı insan. Kimselerin anlamadığı, yaralarına merhem bile süremeyen, ancak kendisinden geçtiğinde, ruhundaki yaraların acısını dindirebilmek için ağlayabilen çaresiz insan.
Kendi yurtlarında Kürt aydınlarına verilmeyen bu temel özgürlükleri İsveç, karşılık beklemeksizin yeni Kürt aydınlarına vermiştir.
Hem de elbette çok doğal bir hak olarak.