Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
VAROLUŞSAL BUNALIM
Terkedilmiş bir binasın sen, Hepimiz yorgunuz, Hepimiz hâlsiziz. Sende burada, Oturup bir sigara tüttürsen zaman bitmez. Beynimiz uyuştu, Kalabalığı, gürültüyü kaldırmadı kafamız.
Albert Camus'ye göre bu dünyada anlam ararsanız hiçbir şey bulamazsınız. Belki bir yakınınız vefat eder, sevgiliniz bir başka birini sever ya da beklenmedik bir şekilde bir araba kazasında bir kolunuzu kaybedersiniz ve kendinizi "neden ben, neden şimdi ve neden bu şekilde?" diye sorarken bulabilirsiniz. Ve karşılığında, dünya size
Reklam
BAŞLATMA ŞİMDİ SAATİNDEN..
-Buyrun baş komserim, beni çağırtmışsınız. -Evet. Az önce bir ihbar geldi, anarşistler bir eylem yapmayı düşünüyorlarmış yakın bir zamanda. Önlemleri arttırmak için çağırdım sizi. İzinler iptal edildi ve devriyeler iki katına çıkarıldı. Devriyelerin kordinasyonuyla sizin ilgilenmenizi istiyorum. -Baş üstüne komserim. Ne gerekiyorsa yapılacak.
Momo
Büyük bir kentin tiyatro harabesinde Momo adlı küçük bir kız çocuğu yaşar. Çevrede yaşayan insanlar Momo’nun varlığını zaman geçtikçe fark eder, Momo’nun yaşadığı harabeyi güzelleştirir ve ona her gün yiyecek bir şeyler getirirler. Zaman geçtikçe Momo’ya daha çok alışan insanlar gelip ona dertlerini anlatmaya başlar ve böylelikle sorunlarının
Sacmalık.
İnsanlarla iletişimde olmak istemiyorum,kendi düşünce yapılarına göre seni analiz eder ve yorumlarlar.Dünyayı kendileri gibi görmek acınası bir durumdur,çünkü her şeyin sebebini kendileri olarak kavrarlar.Diğer taraftan bu yüzden insanlara beni doğru anlamaları için açıklamalar yaparak kendimi ifade etmek yani ispat etmek gibi zaman kaybı yaşatan varoluş yoktur.Artık insanların düşüncelerini çok umursamıyorum ve kendim olmaktan vazgeçmiyorum.Yani benim saygılı hareketimi yalakalık veya eziklik olarak görüyorlarsa,bu kendilerinden kaynaklıdır,benim yanlış olduğumdan değil...Hepimiz insan olmamıza rağmen nasıl bir birimizden çekingen ve bu kadar uzağız....Aslında her bir insan aileden biriymiş gibi sıcak olacakken.Hayvanlara karşı bile yakınız,onlarla anlaşırız ama biz insanlar arasında yarattığımız bağlar ve bağımlılıklar sayesinde ikili,3lü....hallere bürünüyoruz diğerlerine karşı.Gösterişli yaşayan ve kendimiz olmamak.
Film alıntıları:Spellbound (Öldüren Hatıralar, 1945)
İyi filmlerin zamana meydan okumak konusunda en az edebiyat kadar, hatta daha fazla yeteneği olduğunu hep düşünmüşümdür. Hitchcock'un Spellbound'u da bu gerçeği yeniden önüme koydu. Hitchcock bu filmde Freud'un Psikanalizi ile bir cinayet vakasının çözümlenişini kendine özgü çekim üslubuyla sunuyor bize. 'Düşlerin yorumu' ile ilgili bölümde
Reklam
Kişi, amaca ulaştığında doyum noktası ile beraberinde sıkıntıdan nasibini almaktadır. Bu nasiplik, doyum noktasında *hayatı anlamsız* kılar mı ? hedefe ulaşma süreci keyf verici iken, hedefin bittiği noktada var olmanın zevki bittiği için yaşamak anlamsızlaşmakta mıdır ? İnsanlık tarihi bu anlamsızlığı örtme adına ferde sürekli