110 sayfanın insan üzerinde bıraktığı derin etki...
Çeşitli aile üyeleri, sosyal hizmet çalışanı, öğretmenler, müdürler, jandarma ve polis... Onlarca farklı insanın sözde "ellerinden geleni" yaptıklarını okuyoruz.
"Artık sorumluluğu başkaları üstlenir, biz elimizden geleni yaptık." Gerçekten yaptınız mı?! Yapsanız Diana'nın sonu böyle mi olurdu! Diye haykırmak istedim.
Ev, bir çocuğa güven ve mutluluk vermeli. Ancak bu kitapta evlerin bazı çocuklar için zulüm ve mezar olduğunu görüyoruz. Bu sadece bir çocuğun romanı değil. Bu dünya üzerinde susturulmuş ve "sakar(!)" diyerek yaftalanmış onlarca, hatta yüzlerce çocuğun romanı.
Sessiz kalmamak, sözde "sakar" diye adlandırılan çocukların yaralarını görüp yüz çevirmemek, maske takıp kibarlık adı altında şiddetin her türlüsünü uygulayan ebeveynlere kanmamak, işi artık başkası takip ediyor diye sırt çevirmemek için okuyun, okutun.
Küçücük, güçsüz bir çocuğu dâhi koruyamayacaksak neden büyüyor ve neden meslek sahibi oluyoruz?
En acısı da böyle solup giden çocukların varlığını bilmek... Şuan bile, ben bu satırları yazarken hayatının başında yaşama gözlerini yuman onlarca çocuk var. Acı ama bizim gibi vahşi insanların yaşadığı bu dünyanın gerçeği...
Herkes "insan" olamayacağı gibi herkes "ebeveyn" de olamaz.