“Günümüzde aşk bir haz formülüme dönüştürülerek pozitifleştiriliyor. Her şeyden önce hoş duygular uyandırması bekleniyor. O artık bir olay örgüsü, bir anlatı, bir drama değil, herhangi bir sonuca yol açmayan bir coşku ve uyarım sadece. Yaralanmanın, aniden gelişin veya düşüşün negatifliğinden bağımsız. Aşka düşmek fazlasıyla negatif sayılıyor. Oysa aşk tam da bu negatiflikten oluşur:
Aşk bir imkan değildir, bizim insiyatifimize bağlı değildir, bir temeli yoktur, bize aniden gelir ve bizi incitir. Her şeyin mümkün olduğu, her şeyin insiyatif ve projeden ibaret olduğu, Becerebilme’nin egemenliğindeki başarı toplumunda ise incinme ve tutku olarak aşka geçit yoktur.”