Dünyayı biz yaratmadık, dünya gönlümüze göre değilse sorumluluk bizim değil. Dünya, her nasılsa ona katlanmaktan, acı ve tatlı yanlarıyla onu içimize sindirmekten başka elimizden gelen bir şey yok.
Ver eline faturayı ödeyemez, para tutamaz bu adamlar, bir baltaya sap olamamışlar. Zaten toplum arasında da böyle bilinirler. Yiyip içip yatan insanlar ama nedense bunların saf ve zararsız olduğunu düşünüyorlar.
Hepsi şimdi başıma neler geldiğini biliyor. Amcanım eşine de anlattım ve “Aman sus sus, kimse duymasın, bizim şerefimiz var” dedi. “Ne şerefi? Bizim şerefimiz yok mu, biz şerefsiz insanlar mıyız yani?” dedim. “Beni sen doğurmadığın için böyle rahat konuşuyorsun. Çocuğunun başma böyle bir şey gelseydi ne yapacaktın?” dedim. Benim arkamda kimse yoktu ve benim başıma gelmesi normalmiş gibi konuşmuşlardı. Benim suçum muydu çocukken büyümek zorunda kalmak? Kimsem yoktu, inşaatlarda büyüdüm resmen. Evden bir çıkıyordum, bütün gün inşaatlarda, dere boylarında dolaşıyordum. Ne soğuğu kışı biliyorduk ne de sıcağı. Alıyordum elime bir ekmek, çıkıp geziyordum kendi kendime.
Benim suçum değildi evet, ama toplumdaki yerinizi düşünebiliyor musunuz? Söylediğim zaman artık oradan gitmem lazım, orada yaşayamam artık. İnsanların bakışından size karşı davranışlarına kadar her şey değişecekti. Belki de suçlayacaklardı beni, belki de yalan söylüyorsun diyeceklerdi. Bir sürü şey düşünüyorsunuz belli bir noktadan sonra. Çünkü bir işe atılmışsınız; iş hayatınız var ya da okul çevreniz var, yani bir sürü şey düşünmek zorundasınız. Bana bunu yaptılar deyip kendinizi atamıyorsunuz ortaya. Ben suçlu değilim ama bunu çok geç, 20 yaşlarımda öğrendim.
Yüzüm siyah ise ruhumun da karanlık mı olması lazım gelir? Ben vücutça noksan isem ruhumun da karanlık mı olması lazım gelir? Kimseye acımaz, kimseyi sevemez miyim?
Gençlikte zevk, insanı çoğu zaman yanıltır. Heyecan derecesinde derin olmayan gençliğin delice hevesleri seneler sonra düzeltilince, birden bire insan ne görür? Hatalarını… Kusurlarını… Ve belki cinayetlerini…
Yıldızların karanlık içinde parladığı gibi fakir ve sefalet içinde de saflık ve yücelikle parlayan ruhlar yok mudur? Bir kalp, sevmek için mutlaka servete, asalete mi muhtaçtır?
Zavallı çocuklar! Sizin o minik elleriniz birkaç asırdan beri insanlığın altında inlediği esaret zincirlerini kırmak için değil; belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir.
Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler, çok gürültü var diye. Böyle bir duyarsızlığın olduğu toplumda her türlü olayın gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Enseste göz yumanlar birer katildir.