Ortadoğu'da bir hükümdar için en şöhretli bilgin ve sanatkarları sarayına çekebilmek, gerekirse onları zorla alıp getirmek olağan bir şeydi. Timur istila ettiği her memlekette en şöhretli bilgin ve sanatkarları toplayıp Semerkand'a götürmüş Yavuzselim Tebriz ve Kahire'yi aldığında yüzlerce sanatkarı İstanbul'a sürmüştür.
Osmanlı Sultanı özellikle Orta Asya ve Azerbaycan'da Türkçe ve Farsçaya hakim münşileri, şairleri , alimleri kendi payitahtına çekebilmek için büyük fedakarlıklara hazırdı.
Bilgi ve sanatkarın koruyucusu olan hükümdarın, hakem sıfatını hakkıyla yerine getirebilmesi için kendisinin de ilim ve sanattan payı olması gerekirdi.
[…]Divan sahibi şair hükümdarlar olmasa idi Türk edebiyatının büyük dehaları belki ortaya çıkmazdı.
Matbaanın geniş kitlelere okuma imkanı verdiği, böylece ilmi ve edebi eserlerin, yazarına geçimi için yeterince geilir kaynağı sağladığı dönem gelene kadar, bilgin ve sanatkar, hükümdarın ve seçkin sınıfın desteğine muhtaç idi.
Amerikalı zenci şair Ray Durem'i de yaşantısı boyunca bir sivil polis takip etmiştir; kimlerle görüştüğünü, nerelere gittiğini rapor alarak yazmıştır. Ray Durem, peşinden hiç ayrılmayan sivil polise kendisini takip etmesinin 25. yıldönümünde "Ödül" adlı bir şiir yazar.
Evet, yaşlı casus
bana benzeyen.
Seni çıkmaz sokaklarda