Sanatçı anlaşılmak istiyor. Okuyucu/izleyici o da okuduğunu anlamak istiyor. Buraya kadar çok güzel. Ama, ama bazen bir tel bir yerde kopuyor ve ahenk ebediyyen kesiliyor.
Behçet Necatigil, Edebiyat Matinesi adlı ünlü şiirinde anlaşılamayan sanatçının katmerli sıkıntısını anlatır. Bir edebiyat matinesi, şairler sırayla şiirlerini okuyorlar. Ama “Bir kız koltuğunda kaykılmış çiklet çiğnemekte, bir oğlan dalgada, uyuklamakta”. Anlaşılamamıştır şair. Yetmezmiş gibi buna bir de kalbini dünyalar bir araya gelse anlamayacaklara açmış olmanın sıkıntısı eklenir. Asıl bunun acısı hiçbir şeye benzememektedir:
Hiç yeri miydi açmak kalbi
Bu çiğ ışık altında?
Herkes Edip Cansever kadar yürekli olamaz ki:
– Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Ne çıkar? Hiç!
Ama işte kalbimizin bütün acılara açık yerinin adı şair değil miydi? Beyhude değil, bu da acıya dahil.
Behçet Necatigil, "Edebiyat Matinesi" adlı ünlü şiirinde anlaşılamayan sanatçının katmerli sıkıntısını anlatır. Bir edebiyat matinesi. Şairler sırayla şiirlerini okuyorlar. Ama “Bir kız koltuğunda kaykılmış çiklet çiğnemekte, bir oğlan dalgada, uyuklamakta”. Anlaşılamamıştır şair. Yetmezmiş gibi buna bir de kalbini dünyalar bir araya gelse anlamayacaklara açmış olmanın sıkıntısı eklenir. Asıl bunun acısı hiçbir şeye benzememektedir:
Hiç yeri miydi açmak kalbi
Bu çiğ ışık altında?
Koca bir yazı çekirdek içleyerek
sinamalarda geçirdim.
taban teptim sokaklarda
tırnak yedim uyudum,
denize baktım usanmadan
ölüme inandım,
güzel çok güzel
olduğunu düşünerek
güzelim düşünerek
çekirdek içleyerek
güzelim çekirdek içleyerek
koca bir yaz geçirdim,
şimdi yorgunum biraz.
-Oktay Rifat