Çocuklarla saklambaç oynayalım!..
Kimsenin bulamayacağı yerlere saklansın
o melek yüzlü çocuklar.
Zalimin pençesi onlara uzanamasın.
Duymasınlar o korkunç sesleri.
Karınları aç kalmasın.
Sevdiklerinden hiç ayrılmasınlar.
Kalplerine hüzün uğramasın.
Uykusuz kalmasınlar…
Hep gülsün, hep eğlensinler…
Dehşete düşmüş bakışlar yanaşmasın onlara…
Cennetten bir dünya inşa edelim onlar için.
Şeytanların adım atamayacağı…
Saklansın çocuklar,
Göstermesinler yüzlerini kimseye.
Uyandırana dek insanlığı…
Duygular asla yok olmaz, derinlerde bir yerlerde saklanmaktadır. Onları uyandırmak senin elindedir. Kalbini sorgulayamayan, hayatla saklambaç oynayan cesaretsiz, korkak insanlar hiçbir savaşı kazanamazlar. Kendi içinde savaş açan insan ise hiçbir zaman galip gelmez. Kazandığın tek şey cesaretliliğini göstermiş olmandır.
Haydi seninle saklambaç oynayalım. Yüreğime saklanırsan eğer, seni bulmak zor olmaz. Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen, seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz.
Hadi gel saklambaç oynayalım.
Yüreğime gizlenecek olursan, seni bulmam zor olmayacaktır..
Ama kendi kabuğunun arkasına gizlenecek olursan, seni kim ararsa bulamaz.."
Çocuktuk bir zamanlar. En son ne zaman saklambaç oynadığımızı unuttuk. O akşam oldu, ertesi gün büyüdük. Hepimiz taşındık mahallelerden. Kimimiz başka okula gittik, kimimiz şehir değiştirdi. Belki de bu dünyadan göç ettik.
Ve sen hâlâ çocuksun...
... Top olmadığı zamanlarda çelik çomak oynanırdı. çöten, körebe, kolçak atma, saklambaç, yakartop, daire, beş taş, tek ayakla adam yakalamak da başlıca oyunlardandı.