Adem Şancı

Adem Şancı
@samsunedebiyat
İki K ve bir H iste..
Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.
Reklam
Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam...
Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Reklam
Sâdık Hidâyet, Seyyid Muhammed Ali Cemalzâde'den sonra, Bozorg Alevî ve Sâdık-ı Çübek ile birlikte İran edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.
Kitapta ilk bakışta dikkati çeken şeyler, beş öykünün intiharla, iki öykünün de cinayetten sonra intiharla sonuçlanması, bunun yanı sıra ilk ve son öyküde “üç damla kan" vurgulamalarının sık sık tekrarlanmasıdır.
İki günlük dünyada biz de bir zaman sonra toprak olacağız. Niçin saçma sapan sözlerle vaktimizi öldürelim? Geriye kalacak olan, sadece mutluluk; vakti ganimet bilmeliyiz.
kuşkuya özellikle Hafız'ın şu tarz şiirleri yol açıyordu: "Mutribden, şaraptan söz et. Evrenin sırrını takma kafana. Çünkü bu muammayı çözmedi ve çözmeyecek kimse hikmetle."
Hayyam'ın kimi rubailerini yorumlamakta çok zorlanıyor, aklı karışıyordu. “Cenneti, cehennemi gören olmadı, gönül. Öbür dünyadan kim geldi ha, gönül? Umudumuz, korkumuz hep şundan: Oradan ne bir haber var, ne iz, gönül.” ya da şu rubai: “Hayyam, bâde ile sarhoşsan, mutlu ol. Lâle yanaklı biriyle oturmuşsan, mutlu ol. Mademki dünyanın sonunda yokluk var, Say ki yoksun. Varmışsın gibi mutlu ol.”
Reklam
Bence, bizim bugünkü gerçek büyük edebiyatımız Nazım Hikmetle başlar. Nazım Hikmetin İstanbuldan çıkıp, Dadaloğlu halkasına bir yeni büyük halka eklemesiyle başlar. Çünkü son büyük halk şairimiz Dadaloğludur. Nazım, işte bu son bu halkaya takılmış yeni bir halkadır.
Gene gençliğimden bu yana dünya bin kültürlü bir çiçek bahçesidir, dedim hep. Oysa biliyoruz ki dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Tarih boyunca kültürler hep birbirlerini beslemiş, birbirlerini etkilemiş, birbirlerini aşılamışlardır. Uygarlıklar ve kültürler, çağımıza kadar, hiç, birbirlerine zarar vermemişlerdir. Birbirlerini öldürmemişlerdir. Dünyamızdan bir kültürü koparırsak, dünyamızdan bir rengi, bir kokuyu, bir zenginliği yok etmiş oluruz. Kendi ülkemden örnek verecek olursam, benim ülkem Anadolu, dahası Akdeniz binlerce kültüre yataklık etmiştir. Akdeniz ve Anadolu binlerce kültürü barındırdığından dolayı bugünkü dünya uygarlığına, dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Bu, bilinen bir gerçektir.
 İnce Memed yıllarca beni hiç rahat bırakmadı. Dört ciltlik ince Memed 39 yıl sürdü. Birinci kitapla ikinci kitap arası on beş yıl sürdü. Üçüncü kitap da öyle. Yalnız üçüncü kitapla dördüncü kitap arası kısa sürdü, bir iki yıl.
 Benim işim hep edebiyat oldu. Benim yazılarımı, daha doğrusu romanlarımı okuyanlar doğaya insana sevgiyle dolsunlar. Benim romanlarımı okuyanlar insanoğlunu aşağılayamasınlar. Benim romanlarımı okuyanlar katil, savaş hayranı, ırkçı olama sınlar, savaşların, nerede olursa olsun can düşmanı olsunlar. Bir ağacı kesmek değil bir yaprağına dokunamasınlar, bir karıncayı ezemesinler, bir kelebeği tahtaya çivileyemesinler. Ben angaje bir yazarım. Benim içimdeki bu damarı kim söküp alabilir? Ben buyum, bütün benliğimden nasıl ayrılır da başka bir insan.
Gene gençliğimden bu yana dünya bin kültürlü bir çiçek bahçesidir, dedim hep. Oysa biliyoruz ki dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Tarih boyunca kültürler hep birbirlerini beslemiş, birbirlerini etkilemiş, birbirlerini aşılamışlardır. Uygarlıklar ve kültürler, çağımıza kadar, hiç, birbirlerine zarar vermemiş- lerdir. Birbirlerini öldürmemişlerdir. Dünyamızdan bir kültürü koparırsak, dünyamızdan bir rengi, bir kokuyu, bir zenginliği yok etmiş oluruz. Kendi ülkemden örnek verecek olursam, be- nim ülkem Anadolu, dahası Akdeniz binlerce kültüre yataklık etmiştir. Akdeniz ve Anadolu binlerce kültürü barındırdığından dolayı bugünkü dünya uygarlığına, dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Bu, bilinen bir gerçektir.
297 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.