Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
80 syf.
9/10 puan verdi
Vatan Yahut Silistre kitabı, Namık Kemal'in hayattayken oynanan tek piyesidir. Sahnelendiğinde seyirci tarafından çok beğenilmiştir. Halk Namık Kemal' e takdirini sunmak için, Namık Kemal' in idare ettiği gazeteye bir teşekkür mektubu bırakmış ve mektup yayınlanınca gazete kapatılmıştır. Gazeteyle ilgili olan Namık Kemal, halkın zihnini bulandırdığı gerekçesiyle sürgün edilmiştir ve Padişah Abdülaziz tahttan indirilinceye kadar sürgün edildiği Magosa' da kalmıştır. Bu sebeplerden dolayı, Vatan Yahut Silistre kitabının Namık Kemal' in hayatında önemli bir yeri vardır. Kitap her ne kadar bir tiyatro oyunu olsa da okurken bu hissi almıyorsunuz. Kitap savaş döneminde yaşamış bazı insanların başından geçenleri konu alıyor.
Vatan Yahut Silistre
Vatan Yahut SilistreNamık Kemal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201821,5bin okunma
Geçtiğimiz hafta İstanbul Şehir Tiyatroları'nda, Vasıf Öngören'in 1977'de yazdığı ve şu anda kızı Aslı Öngören yönetimindeki "Zengin Mutfağı" isimli oyunu izleme fırsatım oldu. Oyun, 1970 yılının haziran aylarında gerçekleşen işçi eylemi esnasında, zengin bir fabrikatörün konağının mutfağında geçmektedir. Konağın aşçısı olan Lütfü Pehlivan'ın etrafında gelişen bir hikayedir. Senaryo çok iyi, ses/ışık/sahne harika ama oyunculuklar gerçekten muhteşemdi. Oyun, 1978 yılında Fatih’te İstanbul Şehir Tiyatroları oyuncuları tarafından prova edilirken oyunculara bir bombalı saldırı gerçekleşmiş ve saldırı sonucunda Fatih Şehir Tiyatrosu’nun yan sahnesi havaya uçmuş. Bir seyirci protestosuna beniö gittiğim oyunda da şahit oldum:) Kesinlikle gidilip görülmesi gereken, yakın tarihimize ışık tutan keyifli bir oyun. tr.wikipedia.org/wiki/Zengin_Mutfağı ibb.gov.tr/sites/sehirtiya...
Reklam
Tiyatro, cahillerin acı çeken insanları görmeye davet edildikleri yerdir. Tiyatro sahnesinin onlara sunduğu, bir pathos gösterisidir; bir hastalığın, arzu ile ıstırabın, yani cehaletin yol açtığı benlik bölünmesinin tezahürüdür. Tiyatronun yaptığı şey. bu hastalığı bir başka hastalığa başvurarak aktarmaktır: Gölgelerin esir aldığı bakışın hastalığına. Tiyatro, kişilere acı çektiren cehalet hastalığını bir cehalet makinesi sayesinde aktarır; öyle bir optik makinedir ki bu, bakışları yanılsama ve edilgenliğe alıştırır.
Sayfa 10 - Metis Yayınları
Gösteri, görüşün hükümranlığıdır ve görüş de dışsallıktır, yani benliğinden yoksun kalmaktır. Seyreden insanın hastalığı şu kısa ifadeyle özetlenebilir: "Seyre daldıkça, daha az var olur."
Sayfa 13 - Metis Yayınları
Postmodernist iddianın Manifesto'dan o kanun hükmündeki ifadesini ödünç almış olması boşuna değildir: "Katı olan her şey buharlaşır." Her şey akışkan, sıvı, gaz haline gelecek ve gerçekliğin, sefaletin ve savaşların gerçekliğine hâlâ inanan ideologların haline gülmekten başka yapılacak şey kalmayacak...
Sayfa 33 - Metis Yayınları
Demek ki, bir anlamda solda ironi veya melankoli var. Bu ironi veya melankoli, tüm o yıkıcı arzularımızın hâlâ pazar yasalarına bağlı olduğunu ve yalnız.ca küresel pazardaki yeni bir oyuna, yani kendi hayatımızı sınırsızca tecrübe etme oyununa yaranmaktan başka bir şey yapmadığımızı itiraf etmeye zorluyor bizi. Bu ironi veya melankoli, bizi canavarın kamına sıkışıp kalmış gibi gösteriyor ve ona karşı kullanabileceğimiz etkileşim şebekesi ile özerk ve yıkıcı pratiklerde bulunma yeteneğimiz bile canavarın yeniden güçlenmesinden. gayrimaddi üretimin güç kazanmasından başka bir şeye yaramıyor. Deniyor ki bu canavar, güya en beğenilen metaları en iyi fiyata sunarak, hayatını sonsuz imkânlarla dolu, bereketli bir toprakmış gibi tecrübe etme olanağını vererek potansiyel düşmanlarının arzu ve yeteneklerine el koyuyormuş. Böylece kim ne isterse onu veriyormuş: Ahmaklara realite-şovlar, kurnazlara ise sayısız kendini değerlendirme olanağı. Kapitalist iktidarı düşüreceklerine inanarak, ona muhalif enerjilerden beslenip zindeleşme fırsatı verenlerin düştükleri tuzak budur işte, diyor bize melankolik söylem. Bu söylem Luc Boltanski ve Eve Chiapello'nun Le Nouvel Esprit du capitalisme (Kapitalizmin Yeni Ruhu) başlıklı kitabında geliştirilmekte.
Sayfa 35 - Metis Yayınları
Reklam
Kırk yıl önce eleştirel bilim, görüntüleri gerçek yerine koyup bu görüntülerin gizli mesajlarına kanan ahmaklara güldürüyordu bizi. Zamanla bu "ahmaklar", görünüşün ve görüntülerde saklı mesajların arkasındaki gerçekliği teşhis etme sanatını öğrendiler. Ve elbette şimdi, yeniden değerlenen eleştirel bilim, görüntülerde saklı mesajlar ve görünüşten ayrı bir gerçeklik olduğuna hâlâ inanan ahmaklar karşısında bizi gülümsetiyor. Ahmakların âcizliğini ifşa eden eleştirinin aczinden beslenen bu makine, kıyamete kadar çalışabilir böyle.
Sayfa 46 - Metis Yayınları
Dehşet sıradanlaştınlmışsa bile, bunun nedeni çok sayıda dehşet görüntüsünü görmemiz değildir. Ekranda acı çeken çok sayıda beden görmeyiz aslında. Gördüğümüz, çok sayıda isimsiz beden, kendilerine yönelttiğimiz bakışı bize iade etmeye muktedir olmayan bedenler, kendileri söz hakkına sahip olmadıktan halde sözün nesnesi olmuş bedenlerdir. Haber sisteminin işlemesini sağlayan şey, görüntü fazlalığı değil; anonim kalabalıkları ilgilendiren bilgi selinin "şifresini çözmeye" muktedir, konuşan ve fikir yürüten varlıkları seçmesidir. Bu görüntülerin kendine has politikası, sıradan herkesin görmeye ve konuşmaya muktedir olmadığını bize öğretmektir. Televizyondaki görüntü tufanını eleştirmeye kalkanların yavan biçimde teyit ettikleri ders budur.
Sayfa 89 - Metis Yayınları
8,5
İtalyan sinemasına ve tarzlarına hayran birisi olarak İtalya'nın tartışmasız en önemli eserini-en önemli yönetmenine değinmezsem olmazdı. 8,5 filmi bir ilham kaynağıdır. Filmin ana karakteri zavallı yönetmen Guido Anselmi'nin gerçek ile düş arasında gidip gelen çarpık düzeni hepimize tanıdık gelir. Kimi zaman Bergman'ın Persona'sı, kimi zaman
404 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.