Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş
bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm
bu solgun yürek için.
Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir, bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.
Yitiyor işte gözardı edilen bedenim, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden
Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!
Bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri,
Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu? Şendim, şendim ben,
Kahkaham insanları ürkütürdü!
Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden,
Kalıvermeliyim öylece kaskatı!
Şehre onurlu bir sadakatın varlığını batırarak
Üstümü çarptırıp karışık hesaplara
Göğsümde kahramanca bir gürültü
Kabaran bir kımıltı yükseltiyor
Nabzımdan arta kalan çiçek tortuları için
Herkesin içinde kaba ,kaypak ihanetleri
Bir kenara ittirip
Temize çıkmak için
Feraget edilmiş bir hayattan
En yakın yabancıyı bulmak için
En yakın
Dünden arta kalan, "bir bilinmez bakış, sökülmeye yüz tutmuş umutlar ve savrulan bir beden, en az benim kadar yalnız, parmaklıklar..."
"Altın dişlerim döküldü de
Çektiğim çileler dökülmedi."
Umut rüzgârları esiyor... izle Paro, izle... çek bir nefes daha, belki bir daha tadamazsın; ömür bu, vefa vermeyebilir... Mutlu vakitlerime çekiçlerle, mitralyözlerle dehşet doğuran sancı gibi saldırıyorlar... anne babamı özlüyorum, yok olan gençliğimi, savrulan insanlığımı, öldürdüğüm insanları düşünüyorum ansızın. Söyle Paro, niçin hayattayım hâlâ? Neden ölen ben değildim. Kalbime saplanıyor hınca hınç; öfke dolu yükler!
Kuş cıvıltılarında bile masum olmadığım yüzüme vuruluyor sanki, yapamıyorum, gidemiyorum, özür dileyemiyorum.
Ellerim, kollarım bağlı...
"Üzerime geliyorlar, aciz bu beden; öylesine yüklenmiş ki hak etmelerini acıların... saf öfkeyle de saldırılsa hissedemiyorum hiçbir şey. Yüzüme bakıyorlar, ‘’Değmezsin!’’ Diyerek çıkıp gidiyorlar. Beni bulacak ölüm, hiç olmadığı kadar acı olacak, hissedebiliyorum; çünkü bunu yaşıyorum...’’
Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi…
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
Yayınevi yayımladığı kitapları belli baslıklar altında topluyor.”Ve Tanrı Öl Dedi İnsana” söylev başlığı altında yer alıyor.
Kitap altı bölümden oluşuyor.İlk bölümde yedi günde evrenin yaratılışı bulunuyor.Sistemin,düzenin kuruluşu...Daha sonraki bölümler bu birinci bölüme “adanıyor.”Çünkü Tanrı’nın yedi günde yarattığı düzen içinde o her güne yazarın bir sözü var. O söz biraz sitem dolu.
Şiirsel bir dili var.
Kitaptaki her bölüme resimler,fotoğraflar eşlik ediyor.
Kitap içinde var oluş, ölüm ,dünya hakkında hayli soru bulunuyor.Hâl boyle olunca düşündürüyor.Anlatıcı Tanrı’ya soruyor : “Var olmak iyilik mi senden bize ?
Günün gecenin, yerin göğün ,yerde tohumun,bitkinin suda canlıların yaratılışı ve insanın muammaya ayak basışıyla başlayan ve benim kitapta en çok hissettiğim şey olan; “insan acısı’’ anlatılıyor.Bu var olmaktan gelen bir acı.
Kitabın ikinci bölümü olan Ophelia’yı üçüncü bölüm olan Delinesir takip ediyor.“Öleceğini hatırla” anlamında olan Memento Mori kitabın dördüncü bölümü.Bugünü ilk günle kıyaslayıp ,bugünü sorgulayan Düşkıran beşinci bölüm.Bu bölümde anlatıcı şöyle diyor : “Tesellisi olmayan bir suskunluktur geçmiş.”Nilgün kitabın altıncı bölümü.Nilgün Marmara’nın Savrulan Beden şiirinin “olduğum gibi ölmeliyim,olduğum gibi...”dizesiyle bitiyor.
-Savrulan Beden-
Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm
bu solgun yürek için.
Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir,
bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.
Yitiyor işte gözardı edilen bedenim,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden
Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!
Bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri,
Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu?
Şendim, şendim ben,
Kahkaham insanları ürkütürdü!
Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden,
Kalıvermeliyim öylece kaskatı!
Ocak, 82
Herkese merhaba nasılsınız ? Sevgili kitap dostlarım benim Teşekkürler ben çok iyi olmaya çalışıyorum hayata karşı dimdik ama sağlam değiliz
Ve @gzm059 kaleminden Geceye Düşen Damlalar eserinin yorumu ile geldim.Okadar güzeldi ki ben çok beğendim tavsiye ederim.Bence okumalısınız
Şöyle ki her bir satırı duygu yükle yazılmış, dile gelmeyen sözcükler her biri damlalar halinde akmakdatır ...Yazarın kaleminden babasına, annesine ve bir çok sayamadığım kişilere ... Ve sonra dile gelmeyen daha çok paragraf satırlar yazarın kaleminden akmıştır kendiliğinden ...
Bu arada şiir kitabı okumayalı baya olmuştu iyi geldi
Kırık bir çam parçasıyım artık . Birleştirilmeye çalıştıkça daha çok parçalanan, parçalandıkça dağılan,savrulan ve her bir parçası can yakan .Ne kadar uğraşılsa da eskisi gibi olmayan her parçasında ayrı bir anlamı olan fakat anlaşılmayan...
"Hayat önüne ne kadar Zorlu yollar sererse sersin sen baş edebilirsin içinde yarattığın güçle"
"İnsan öyle çok yoruluyor ki saklanıyor duvarların arkasına ,çıkmak istemiyor hiç"
Kalem yorulur,zihin yorulur,
Ruh yorulur,beden yorulur,
Acılar yürek burkulur,
Dile gelir Gelincik Zamanı .
Herkes senden seçim yapmanı bekler, senden beklentileri hiç bitmez ,tükenmez. Peki ya sen? Sen ne bekliyorsun kendinden? İdeallerini etrafındaki insanlara meze yapmak mı?
Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeleyim soluğunu doğmuş olmanın!