O kendi başına daha güçlüydü; kendi sağduyusu onu öyle iyi ayakta tutuyordu ki, acıları ne denli şiddetli ve ne denli tazeyse kararlılığı o denli sarsılmaz, neşeli görünümü o denli değişmezdi.
Sabah, öğle, akşam yok.
Ucu ucuna yetişilecek, geç kalınacak yahut vaktinden evvel varılıp, bir yerlerde oturulup, çay içilerek beklenecek bir şey yok.
Vakit, diyorum, yok artık.