Kendisine hayal gücü gibi bir meleke bahşedilmiş kimse, eşyanın yalın gerçekliğinin ancak belli belirsiz, o da nadiren ve çoğu zaman da yanlış zamanlarda gösterdiği hakikatleri, deyiş yerinde ise, kendisine tam zamanında açığa vuran ruhları çağırabilir. Dolayısıyla onun karşısında doğuştan hayal gücüne sahip olmayan insanın durumu, keyfince dolaşan özgür, hatta kanatlı hayvana nispetle rastlantı ve tesadüfün kendisine getireceği şeyi beklemek zorunda olan kayasına sıkı sıkıya bağlı midyenin durumu gibidir.
Hayatının kutsal bir tortusu ve gerçek meyvesi olarak eserini insanlığın mülkü kılmak ve onu daha iyi değerlendirecek gelecek kuşaklara iletmek, bu tüm diğerlerinden daha önemli olan amacıdır onun ve bir gün tomurcuklanıp defne çelengine dönüşecek dikenli tacı bunun için başına geçirir o.
İnsanlar aynı zamanda bile şeye hürmet etmeye de düşkündürler; fakat onların bu saygısı çoğu kez yanlış bir hedefe yönelmiştir ve sonraki kuşaklar gelip onu yerli yerine oturtuncaya kadar bu yanlışlık devam eder.
Aslında bir insanın çehresi kural olarak dilinden daha ilginç şeyler ele verir, çünkü bütün düşüncelerinin ve özlemlerinin kaydı yahut sicili olması nedeniyle onun yüzü, söyleyip söyleyebileceği her şeyin özetidir.
`