Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsanlar aynı zamanda bile şeye hürmet etmeye de düşkündürler; fakat onların bu saygısı çoğu kez yanlış bir hedefe yönelmiştir ve sonraki kuşaklar gelip onu yerli yerine oturtuncaya kadar bu yanlışlık devam eder.
Aslında bir insanın çehresi kural olarak dilinden daha ilginç şeyler ele verir, çünkü bütün düşüncelerinin ve özlemlerinin kaydı yahut sicili olması nedeniyle onun yüzü, söyleyip söyleyebileceği her şeyin özetidir. `
Reklam
Kendi hedefiyle dolu olan adamın kafasında dünya, bir savaş alanı taslağında güzel bir manzara nasıl görünürse o şekilde belirir. `
Uğraşılıp elde edilecek en lüzumlu şey nedir diye sorulduğunda, 'Kötülüğü öğrenmemek' diye cevap verdi. `
Gerçek seçkinlik zaten âdetleri bilen seçkin kişilere hitap edermiş gibidir daima; bir şey açıklamaz...
Sayfa 70 - Marcel ProustKitabı okudu
Reklam
Büyük kafalar küçüklere biraz düşkünlük gösterirler, çünkü büyüklükleri başkalarının küçüklüğü sayesinde görünür hale gelir; zira her şey izafidir. `
Dil bir insanın sadece düşüncelerini ele verir, oysa çehre tabiatın düşüncesini dışa vurur. Dolayısıyla herkesi dikkatli bir şekilde gözlemlemek zahmete değer bir uğraştır: herkesle konuşmak böyle bir zahmete değmese bile. `
İlminle övünme, Şeytan'a bak! (Araf/12) Konumunla övünme, Firavun'a bak! (Yunus /91) Malınla övünme, Karun'a bak! (Kasas /81) Soyunla övünme, Ebu Leheb'e bak! (Tebbet/3) Allah katında üstünlük ve seçkinlik takvadadır! (Hucurat /13)
Gerçekten insanların çoğu, her ne kadar bunun açıkça farkında olmasalar da, kalplerinin en derinlerinde düşünceye hayatlarında mümkün olduğunca az yer vererek idare etme kararındadırlar ve bu onların davranışlarına yön veren en temel kuraldır, çünkü onlar için düşünme en zahmetli yüktür. `
Reklam
Dolayısıyla öyle olur ki, çoğu insan bir yanlış fikirler yumağını – kuruntuları, hevesleri, önyargıları, garip merakları, tuhaf tutkuları bütün hayatı boyunca bir yük olarak omuzlarında taşıyıp durur, ki en sonunda bunlar birer fikri sabite haline gelir.
Önce kavramları-fikirleri sonra sezgisel kavrayışları elde ederek zihnimizin tabii gelişimine tamamen aykırı hareket ediyoruz; çünkü çocuğun kendi ayırt etme melekelerini geliştirmek ve ona kendi kendisine düşünmeyi ve değerlendirmeyi öğretmek yerine öğretmen, onun bütün enerjisini, zihnini başka insanların hazır düşünceleriyle tıka basa doldurmak için kullanmaktadır. Genel fikirlerin yanlış uygulanmasından kaynaklanan hayata dair yanlış görüşlerin, sonradan uzun yılların tecrübesiyle düzeltilmesi gerekmektedir ve nadiren tamamen düzeltilebilmektedir. Eğitim görmemiş insanlar arasında sıkça görülen sağlam sağduyu sahibi insanlara okumuşlar arasında bu kadar az rastlanmasının sebebi işte budur.
Genel olarak çocuklar, dikkatleri hangi yöne yönelmiş olursa olsun, hayatın ne olduğunu aslından öğrenmezden önce suretten öğrenmemelidirler. Bu yüzden ellerine alelacele kitaplar ve sadece kitaplar tutuşturmak yerine, adım adım şeylerin kendileriyle, insan hayatının koşullarıyla tanışmalarına izin verilmelidir. Ayrıca her şeyden evvel onlara, gerçekte nasılsa öyle, dünya hakkında açık ve nesnel bilgi edinmeyi, her zaman fikirlerini doğrudan doğruya gerçek hayattan devşirmeyi ve bu fikirleri gerçek hayatla uyum içerisinde şekillendirmeyi –onları kitaplar, masallar ya da başkalarının söylediklerinden çıkarmayı değil- ve daha sonra bu tür hazır fikirleri gerçek hayatta kullanmayı, bunlardan yararlanmayı öğretmeye özen gösterilmelidir.
Zihnin olağanüstü bir güç ve üstünlük derecesine doğru gelişimi, böylelikle dengenin her bakımdan iradenin aleyhine bozulması –ki gerçek dehanın özünü oluşturan bir durumdur bu- sadece gereksiz bir fazlalık değil, fakat gerçekte hayatın ihtiyaç ve amaçları için de bir engeldir. Bu şu demektir: Gençlikte nesnel dünyayı kavramak noktasında aşırı bir enerji ve ona eşlik eden dipdiri bir hayal gücü ve çok az bir tecrübe, aklı abartılı fikirlere duyarlı hale getirir ve bu çok kere tuhaf hatta garip bir kişilikle neticelenir. Daha sonraki yıllarda ise, bu zihin durumu artık varlığını sürdüremeyip tecrübenin öğrettiklerine yenik düştüğünde, deha kendisini günlük hayatın dünyasında ya da hayatın alışılmış uğraşları noktasında asla o kadar rahat hissetmez ve sıradan akla sahip bir insanın rahatlığıyla hareket etmez: [o dünyanın içinde yer almaz]; kuvvetle muhtemeldir ki ilginç hatalar yapar. Çünkü sıradan bir kafa kendi dar fikirler dünyasında ve eşyayı kendince algılama tarzıyla o kadar kusursuz biçimde rahattır ki, hiç kimse onu bu dairenin içerisinde denetim altında tutamaz; yetenekleri her zaman asli amaçlarına, yani iradenin hizmetini gözetip yerine getirmeye sadık kalır; dolayısıyla kendisini sağa sola yalpalamaksızın ve asla onun ötesine geçmeksizin bu amaca adar. Diğer taraftan, ifade ettiğim üzere, deha aslında bir monstrum per excessumdur; [Zenginlik-kusursuzluk nedeniyle bozukluklar] nasıl ki bunun tam tersi sert, ateşli, hararetli ve akılsız insan, beyinsiz vahşi bir monstrum per dejectum [Yoksunluk- kusur nedeniyle bozukluklar] ise.
…bir hayvan gelişkinlik derecesi bakımından ne kadar yüksek ise [ya da gelişkinlik skalasında ne kadar yüksek bir yer işgal ediyorsa] tek bir darbeyle [ya da yara ile] yaralanarak o kadar kolay öldürülebilir. Sözgelimi kurbağaları alın: Akılsız oldukları kadar hareketleri bakımından da kaba, sakar, hantaldırlar ve aynı zamanda hayattan o kadar zor yüz çevirirler [yahut hayat söz konusu olduğunda o kadar da inatçıdırlar]. Bu durum küçük bir beyinle birlikte oldukça kalın bir omurgaya ve sinirlere sahip olmalarıyla açıklanır. Fakat yürüyüş ve kolların hareketi esas olarak beynin işlevleridir; çünkü uzuvlar hareketlerini, hatta en küçük değişimlerini bile omurilik sinirleri aracılığıyla beyinden alırlar ve tam da bu sebepten ötürü seçime bağlı-istençli hareketler yorar bizi. Ahmak kimseler, mankenler (ağaçtan yapılma insan figürleri) gibi hareket ederler, halbuki zeki kimselerin her eklemi ince ve zariftir, kendisini belli eder.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.