Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım.
Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil
dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan.
Delilik mi dedin? Kim bilir... Belki de yerde sürünmenin
bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir
aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak
isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
bazen bir insanla anlaşmak için, seni anlayabilmesi için kendini parçalarsın ama o öylesine kapatmıştır ki kapılarını, nokta kadar bile açıklık bırakmamıştır. kabullenmesi zorluyor insanı.
"tadı yoktu, gözleri yaştı
daha yaşı kaçtı?
sanki dünya kederine açtı
ağlamak yok, dediler, alış bu dünyaya
dedi, olmaz böyle, her şey toptan yanlış
bu gemiyle herkes batmış
kurtulan da derbeder"
Ve biz sorarız, ne zaman bulutlansak
Yapraklarla örtülü bir zamana bakarak
Şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz?..
Ve bir gün ne yapsak bitecek bir dünyayı
Hangi korkuyla böyle çoğaltıp dururuz?..