Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sedat Oyar

Sedat Oyar
@sedatoyar
Azınlıklar, ne etnik ne dinsel ne de renklere ilişkin olanlardır. Yeryüzü ve dışındaki tek azınlık, yanıtlardır. Her şeyi ve herkesi sorular yönetir. Evren nüfusunun çoğunluğu sorulardan oluşur. Soru ve yanıtların nadir evliliklerinden doğan melezler de bildiklerimizdir. Melezlerin ışığı neyi aydınlatıyorsa onu görürüz. Gerisi karanlıktır. Hiçbir gözün alışamayacağı kadar karanlık. El yordamının bile kör kaldığı karanlık. Kabul etmen gereken ilk gerçek de, doğumunda gözlerinin kapalı olduğudur. Hayata karanlıktan geldiğini bilmelisin. Anavatanın karanlıktır. Karanlığın kuralları yoktur. Karanlığın tarihi yoktur. Gözlenebilen tek hareket, karanlığın dışına düşendir. Sadece karanlığın dışı kurallara sahiptir. Doğumundan birkaç saat sonra gözlerini açmanın nedeni, ışığın seni beklediğini bilmendir. Kurallar, buluşmaların gecikmesini yasaklar.
Reklam
Sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. Biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu. Ancak sevgi, kesilemeyecek kadar kaim bir halattı ve sonunda herkes düşerdi. Aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker. Sevgi halatı. Düşenlerin kafatasını çatlatacak bir yükseklik. Acele etmeye gerek yok. Nasıl olsa ilk düşen öldü. Sıra herkeste.
Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir. Sadece zaman onları ileriye taşır. Ölümcül bir hastalığa sahip olan ile intihar etmekten yorgun düşenin ortak noktası, ilerleyen zamanda geri gidiyormuş gibi görünmeleridir* Ancak bu, ilerleyen bir trenin sadece son vagonuna kadar yürümeye benzer. Sonrası yoktur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan, kaybedersin.
Tek başına işlenen suç bir göktaşıdır. Sırtında sadece sahibine yer vardır. Ancak suç, var olan en güçlü tutkaldır. Suçun işlenmesinde payı olanların her biri, birbirine yapışır. Her ne kadar birbirlerinden kaçmaya çalışsalar da suç çekimi onların ayrılmasını engeller. Sanıldığı gibi suçun işlendiği yere değil, birbirlerine dönerler. Çünkü suç güvenli ve güvenilir değildir. Güvensizlik, yirmi dört saatlik gözetimler gerektirir. Suç ortakları birbirini gözetler. Bu yüzden, sen ve ben bir suçla yapışacağız. Tutkalımız ne dostluk ne de aşk; güvensizlikten delirmemek için, yalnız kalana kadar, ortaklarının birbirlerini öldürmeye çalıştıkları suç. Kızdıran, acıtan, muhteşem suç. Bütün şahdamarlarını mat eden suç. Ancak bizim ortaklığımızda rahat bir uyku için birinin diğerini öldürmesine gerek yok. Çünkü işlenecek suç gerçekleştiğinde sayımız bire düşecek.
Reklam
‘İnsana lazım olan bir yatak,’ dedi, ‘Bir de kitaplar.’ Ukalalık için böyle söylemedi. Bütün eşya bundan ibaretti.
İletişimKitabı okudu
‘Oyunlar,’ dedi, ‘Oğlum Hikmet, gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de, bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.’ Neden gerçeklerden kaçtığımı, ben de böylece anlamıştım.
İletişimKitabı okudu
Ölmek üzere olan bir insan korkmamalı. Ölmek nedir? Yaşayabileceğini hayal ettiğin olayların bitmesidir ya da insanın öyle sanmasıdır. Küçük şeylerle avunamaz mı insan? Yanımdan geçen şu kadının, birlikte yürüdüğü erkeğe bakışı gibi bir görüntüyle teselli olamaz mı? Onlarla sonuna kadar gidebilseydim, buradan nereye gittiklerini ve birbirlerine neler söyleyeceklerini ve nasıl ayrılacaklarım ve ayrıldıktan sonra ne yapacaklarını ve gece nasıl soyunacaklarını ve nasıl yatağa gireceklerini ve kendileriyle başbaşa kaldıkları zaman ne düşüneceklerini bilseydim belki bir yaşama gücü bulurdum içimde. Ayrıntılar olmadıktan sonra...
İletişimKitabı okudu
Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır.
İletişimKitabı okudu
Kitap kurdu çok yazmıştı. Yazıları iki bin altı yüz seksen iki daktilo sayfası tutuyordu. Çok yaman adamdı bu. Dört dili iyi biliyordu, birçok dili konuşuyordu. Aynı zamanda ciğerlerinden hastaydı. Bundan başka dört çeşit hastalığı vardı. Dört dil biliyordu. Kulakları ağır işitiyordu. Tansiyonu düşüyordu. Birkaç dili de konuşuyordu. Midesinden şikâyetçiydi. Çok okuyordu. Nefes darlığı çekiyordu. Bana çok şey öğretmişti. Hastalık ve bilgi arasındaki bu doğru orantıyı da ondan öğrenmiştim. Fakat bunu çok karışık ifade etmişti; çünkü çok okuyordu, çünkü çok biliyordu, çünkü çok çalışıyordu. Bu yüzden, önce aklından rahatsızlandı, sonra öldü. Allah taksiratını affetsin.
İletişimKitabı okudu
Reklam
Fakat ne yazık ki, insan hayatında trajedi daha çok albayım. İnsan, çarkları tersine çeviremiyor. Ah, ne olurdu bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım! Seni, bütün kötülüklerinle birlikte seviyoruz, diyorlar ya, ondan istemiyorum işte. Sevseler de neden hiç unutamıyorlar? Genel af ne zaman çıkacak albayım? Hani bütün sonuçlarıyla suçları affeder ya, ne zaman kavuşacağız ona?
İletişimKitabı okudu
BUGÜN PAZAR
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor. Bu karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. Hepsi bağımsızlığını kazandı albayım.
İletişimKitabı okudu
483 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.