Endülüs sokaklarında sen ve ben… Sabahın erken saatlerinde inmişiz uçaktan ve yağmurlu bir İspanya günü… Elini mi tutsam şemsiyenin altında mı buluşsak bilemedim… Kaplandı çin burcun demi? Yağmurlu bir İspanya günü sabah kahvaltımız için cafeyi sen seç… Yoksa ilk uçakla dönerim Türkiye’ye… Seviyormuşun gibi bakıyorsun ilk kahve yudumunda ama kahvede ben varım ya da sen orada yoksun.
Yağmur kesildi toprak ve çam ağacı kokusu geliyor burnuma… Terledin yine terini silmek için işlemeli mendilim cebimde bilesin. Endülüs sokaklarında çini bir bahçe, bahçe içinde dostlarla buluşma deme baş başa kalsak nasıl olur?
En sevdiğim şarkı cebimde, mendilim artık senin göğsünde kravatını seçmek için bir mağaza bulalım olmaz mı? Yularsız erkek mi olur boş boş bakma ne olur!
Sen kuş misali kanatlarını ıslat ve ben yağmur olarak ineyim gökten sana. Kahve bitti, kahvaltıda. Şimdi çini bir bahçe içinde senle ben. Elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı?
Uyan artık sadece pencereden dışarıya bakıyorum, Endülüs sokaklarında yağmurlu bir gün…