O içinde büyüdüğüm evin bahçesindeki ağaçları bile özledim. Oradaki bir gül ağacı, ayrıldıktan sonra anlıyorum ki benim dostummuş. O odalar, o çehreler, o köşeler bütün çocukluğumun, mutluluğumun hatıralarıymış.
"O güzel günler, o aydınlık hayaller, o tatlı hatıralar... Şu kısacık müddette, şu birkaç gün içinde ömrüm gibi gözümün önünden geçip gittiklerini seyrederken bu çırpınan gönlüm de onların ardından gitmek istiyordu."
Bu fani güzergâhta ebedi olmaya layık ne kadar an ve saniyeler vardır. Gökyüzünde seherin renkleri, yeryüzünde yaldızlı bir sabah, çiçeklerden bir gelin odası, kuş sesleriyle alkışlanan ilk aşk busesi ebedi olmaya layık değil midir?