Anlaşılacağı gibi Çocukluğum, çocukluğundan (babasının ölümünden) annesinin ölümüne kadar yani artık çalışmaya başlamasına kadar olan süreci anlatıyor.
Çocukluğunu anlatırken, size bir çocuğun gözlerinden dünyayı sunarken, aynı zamanda yaşadığı duyguları ve hayatını derinden hissettiriyor. Aleksey, bir çocuğun gözünden sadece kendi ailesinin değil; aynı zamanda tipik bir Rus ailesinin de portresini çiziyor.
Dedesinin öfkesi, ninesinin şefkati ve annesinin yalnızlığını içinde taşımak ve bunları sadece basit duygular şeklinde değil kimi zaman yataktan kalkamayacak dayaklarla tatmak gerçekten zor olmalı.
Feodaliteden hala tam kopulamamış bir dönemde doğan Gorki, bir bey soyundan olmadan yaşamanın nasıl getirileri olduğunu bu kitapta çok saf bir şekilde gösteriyor. Kitap, dönemin ne kadar bunalım ve arayışlarla geçtiğini Rus halkının acılarla yoğurulduğunu fakirlik, eşitsizlik, aile arası çatışmalar ve sorgulanan dini düşünceler gibi temel sorunlara küçük bir çocuğun gözünden bakmamızı sağlıyor. Öyle ki 1917 devriminin ilk kıvılcımlarını hissedebiliriz.
Okurken okuduklarınızın gerçek olduğunun bilinmesi fazlasıyla okuru etkiliyor. Babasız ve kısmen annesiz dede ve ninesiyle büyüyen yazarın hayatının zorluklarına ve yaşadıklarına şahit oluyoruz.
Yazar kitabı son derece yalın bir dille kaleme almış. Ancak türünden dolayı bir hayat hikayesi olduğu için bana çok yavan geldi.