gelişini duydum baba ,
yatağın yanına gelip,
usulca üstümüzü örttün,
sonra dikilip durdun.
eğilseydin görecektin ,
saçlarımın yüzüme döküldüğünü,
serçe parmağınla,
çekseydin saçlarımı yüzümden,
ben yine uyuyormuş gibi yapardım
açmazdım gözlerimi,
hatta sarılsan yine de açmazdım ,
seni gördüğümü,
sana göstermezdim baba
kitap çok güzel ,akıcı, Türkiye gerçekleri anlatılmış ,
ancak sayın kütüphaneci arkadaşıma bir soru gri perdeler romanını yazan serpil tezcan adına açmış olduğunuz sayfadaki bayan yazar olan kişi değil. bu resimdeki hanfendi nin kim olduğunu siz biliyormusunuz acaba, yazar kitabın arka ve ön kapakta resmi olan kişidir.
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma
kaybolan yaşamlar, kaybedilen anne ve babalar adına okuyun,anadoluda aynen hala bu şekilde yaşananlar var,haksızlıklar var, yazarın tespitleri gerçektende doğru ve yerinde
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma
Öylece uyudukları bir gece Zafer sessizce gelip çocukların üstünü örttü.
Gelişini duydum baba
Yatağın yanına gelip
Usulca üstümüzü örttün.
Sonra dikilip durdun.
Eğilseydin görecektin,
Saçlarımın yüzüme döküldüğünü
Serçe parmağınla
Çekseydin saçlarımı yüzümden
Ben yine uyuyormuş gibi yapardım.
Açmazdım gözlerimi.
Hatta sarılsan yine de açmazdım.
Seni gördüğümü
Sana göstermezdim baba.
Şermin babasını görmüştü ama belli etmedi. Babası uzaklaşınca;
- Abla sende gördün mü? Babam geldi.
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma
Başka bir yaşam biçimine adım attığım bu ortamı kabullenmek, kadere boyun eğmek çaresizlikten başka bir şey değildi. Bu yaşamın neresinden tutup da mutlu olacaktım acaba? Yaşadığım bunca şeyden sonra yaradanın layık gördüğü bu muydu?
Zavallı Aykut, zavallı Senay! Siz isteseniz de, istemeseniz de evcilik oyunu başladı artık. Daha düğünün ertesi gününde kayınpederim;
- Ne o? Karının koynundan kalkıp işe gitmeyi düşünmüyor herhalde? diyordu.
Aklınca şaka yapıyordu, gevrek gevrek gülüyordu. Oysa ben erkenden kalkmıştım. Suratım asıldı. Odama girerek derin derin nefes aldım.
Umudumuzu yitirmiş vaziyette döndük geliyoruz. Mustafa;
- İyi ki yanlış adres. Ya gerçekten doğru olsaydı. Anneni bulmadan kaybetmiş olacaktık.Birkaç adım uzaklaşmıştık ki; konuştuğumuz kız arkamızdan seslendi.
- Bakar mısınız!
- Ne oldu bacım?
- Aklıma geldi. Yolun sonunda bir bakkal var. Orayı işleten kadının kız kardeşinin adı da Zahide’ydi galiba. İsterseniz bir de oraya sorun.
- Teşekkür ederiz bacım.
- Önemli değil. Keşke senin gibi bir kardeşimiz olsaydı.
Yolun sonunda ki bakkala vardık. Ben bir kenarda durdum. Olacakları bekliyorum.
- İyi günler abla, biz birini arıyoruz.
- Buyurun kimi arıyorsunuz.
- Zahide adında birini tanıyor musunuz? Şu memleketliymiş.
- Hayırdır ne yapacaksınız? Neden arıyorsunuz?
- Biz Kırıkkale’den geliyoruz. Çok önemli bir konu vardı da.
- Ne dediniz? Kırıkkale’den mi? Yoksa sen Aykut musun? Aykuuut diyerek bayıldı.
*
İçeriden birileri çıktı. Konu komşu koşuşturdu. Su kolonya derken kadın kendine geldi.
- Yavrum benim sen Aykut’sun değil mi. Tıpkı annene benziyorsun. Seni hemen tanıdım.
Kopya gibisiniz. Annenle yıllardır bu anı bekliyorduk yavrum. Ben senin teyzenim.
- Peki ya annem yaşıyor mu? Sen ondan haber ver.
- Dur acele etme hele kendime geleyim bir. Oh Allah’ım. Annen yaşıyor şükürler olsun ,ama burada değil yurtdışına gitti. İkinci kez evlenince kocasıyla birlikte Avustralya’ya yerleştiler. Ama annen hep haberini bekliyor. Umudunu hiç kaybetmedi. Giderken bana” abla göreceksin Aykut benim oğlumsa beni arayıp bulacak” demişti.
Zafer’in yeğeni esprili şakacı biriydi yol boyunca Mete’yi yumuşatmayı başardı.
Kasabaya vardıklarında baba eski öğretmen arkadaşlarıyla çarşıda dolaşıyordu. Munzurluk yapmayı seven yeğen Mete’nin ellerini tutarak;
- Bak Mete şurada yürüyen üç adam var ya görüyor musun?
- Evet gördüm.
- Onlardan birisi senin baban bakalım tanıyabilecek misin diye gönderdi.
Adamların sırtı dönük ellerini arkalarına bağlamış sohbet ediyorlar. Mete koştu ortada duran adamın ellerini arkadan tuttu, adam arkasını dönüp;
- Aman çocuğum sen de kimsin?
- Ben senin oğlun Mete’yim!
Zafer başını kaldırıp uzaktan onları izleyen yeğenini gördü. Yeğeni başını sallayarak onayladı. Mete doğru adamı tutmuştu. Zafer’in yeğeni gördükleri karşısında çok etkilenmişti.
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma
okumadan bırakamayacaksınız !
- O halde bu gece gitmiyorum, hazırlığınızı yapın kızlar, birkaç gün sonra buradan bir gemi turuna çıkıyoruz. Sonrasını bana bırakın.
Maya çok rahatlamıştı, Esil bu durumdan çok memnun olmasa da kardeşi adına o da rahatlamıştı, ama bu “emrivaki “hiç hoşuna gitmemişti.
Onlardan ayrılıp odasına çıkmıştı Esil.
Annesinin resmini alıp yatağının üstüne atıvermişti kendini 109
Minnetin diyeti ağır oldu anne 111
Gözlerinden kulaklarına doğru akıyordu göz yaşları, kımıldamadan dakikalarca öyle kalmıştı.
“Hayal meyal hatırlıyorum anne, buraya ilk geldiğimizde aynı gözyaşlarını dökmüştün, benim uyuduğumu sanıyordun.” 113
- Dolgu yapmanızı istiyorum. Şu metre kareye, ne kadar metre küplük hazır beton gerekiyorsa, akşam şu saatte getirin.
Bu konuşmaları duyan şoför patronu ile konuşmaktan vazgeçip geri dönmüştü. Tim telefonla şoförü arayıp, gelmesini söyler.
-Akşam bir davete katılacağım, alkol alabilirim sen götür
-Peki efendim
Aklından geçenleri düşünmemeye çalıştı şoför. Çünkü Tim uzun zamandır kendisi kullanıyordu arabayı, şoför istemiyordu.
Üstelik alkolde kullanmıyordu artık.
“Görev görevdir”
Akşam patronunu davete götüren şoför oradan ayrılmaması gerektiği halde, gidip gecenin sonuna doğru patronunu almaya gelmişti ve alkollu olmayan patronunu alarak, çiftliğe dönmüşler di. Patron evin önünde inmemişti, garaja kadar geldi, sığınağın ön tarafında, yerlere dökülmüş ıslak beton kırıntılarını görünce ayakkabısının burnu ile iterek sinirli bir şekilde
- Temizle şunları kurumasın deyip ayrıldı.
Fabie’nin kaldığı bölümün havalandırmasından çekilen hortumdan, etrafa saçılan betona bakan şoför, öylece donup kalmıştı.
- " Annemin resmi bu" kime yaptırdın bunu?
Şoför kekelerken Maya yüksek sesle bir daha sordu,
- Bu resmi kim yaptı Ömer amca, nerden aldın bunu?
- Ne bileyim, Sıradan bir ressamdı,
- Hemen beni bu resmi yapana götüreceksin. Hemen!
Şoför hiç itiraz etmedi, çünkü artık oda bu yükten yorulmuştu. Ne olursa olsundu artık, Maya’yı köyündeki eve götürüyordu. Yol boyunca hiç konuşmayan Maya, çok şaşkındı, ne düşüneceğini bilemez halde, o günü anımsıyor, tekrar tekrar resime bakarak, Fabien’in saçları, resimde nasıl çizikler bırakmıştı, aynen hatırlıyordu, sevişirken oluşan çiziklerdi bunlar " imza" gibi.
Gizemli başlayan hikaye hızla ilerliyor. Dili akıcı ve sade. Konu ilgi çekici. Elinizden bırakmadan tamamlanabilecek sürükleyici bir novella. Severek okudum. Tavsiye ederim.