O yüzünü aşkla güneşe döndükçe sararır solar, sonunda kararır yanar her seferinde... Ayçiçeği güneşe âşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. "Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim, o kim? Vazgeç bu sevdadan." demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış... Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki güneş tahtını nereye taşıdıysa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha ayçiçeğinin üzerinde simsiyah duman tüterken insanlar akın etmişler olay mahalline. "Yaşasın!" demiş içlerinden biri. "Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı." Güneş gün boyu döndükçe o da güneşe döner yüzünü, bu yüzden olmalı birileri "Gündöndü" diye seslenir ona. Gün bitene kadar güneşe bakar durur. Bazıları "Günebakan" diye çağırır onu... Ya biz? Neden "güneşçiçeği" değil de ayçiçeği deriz ona? Güneşe olan aşkını gece ay ışığında büyüttüğü için mi yoksa?