Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şevval Işık

Şevval Işık
@sevvalfj
Psikoloji
İzmir
2003
34 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Terapist olarak çalışmaya ilk başladığımda geçmişin değişmez ve bilinebilir olduğuna; eğer yeterince keskin zekâlıysam o ilk yanlış dönemeci, ters gitmiş bir yaşama uzanan o uğursuz patikayı keşfedebileceğime; ve bu keşfe dayanarak her şeyi yeniden düzeltebileceğime safça inanıyordum. O günlerde olsaydım, Marge'ın hipnotik durumunu derinleştirir, onu yaşça geriletir, ondan erken dönemlerdeki travmaları - örneğin, babasının tecavüzünü - araştırmasını ister ve onu duruma ilişkin tüm duyguları, korkuyu, uyanışı, öfkeyi, ihaneti, yaşaması ve boşaltması için zorlardım. Ama yıllar geçtikçe, terapistin işinin hastayı ortak bir arkeolojik kazıya çekmek olmadığını öğrendim. Eğer bu şekilde yardım edilmiş hastalar varsa, araştırma yapıldığı ve o yanlış patika bulunduğu için değildir bu (bir yaşam hiçbir zaman yanlış bir patika yüzünden ters gitmez; ana yol yanlış olduğu için ters gider). Hayır, terapist bir hastaya geçmişi inceleyip soruşturarak değil, onun yanında sevgiyle var olarak; güvenilir ve ilgili olarak; onunla ortak faaliyetlerinin er geç kurtarıcı ve sağaltıcı olacağına inanarak yardımcı olur. Yaş geriletme ve ensest özetleme dramı (ya da terapiye ilişkin, boşalım sağlayıcı veya zihinsel herhangi bir proje) yalnızca terapinin gerçek gücü - yani ilişki - olgunlaşmaktayken, terapistin ve hastanın paylaştığı ilginç bir faaliyet olması bakımından sağaltıcıdır.
Sayfa 264
Reklam
Başkalarını kendi yeğlediğimiz fikir ve gestaltlara uydurmak için zorlayarak çarpıtırız. Proust bu süreci çok güzel anlatır: Gördüğümüz yaratığın bedensel hatlarını, onun hakkında önceden biçimlendirdiğimiz tüm fikirlerle bir araya toparlarız ve onun zihnimizde oluşturduğumuz tam resminde asıl önemli yeri tutan da kesinlikle bu fikirlerdir. Bunlar sonunda yanakların kıvrımını o denli eksiksiz doldururlar, burnun çizgisini o denli kesin bir biçimde izler, sesin tonuyla o denli ahenkle karışırlar ki bu nitelikler artık saydam bir zarftan ibaret kalır ve bir yüzü her görüşümüzde ya da bir sesi her duyuşumuzda, tanıdığımız ve dinlediğimiz şeyler bizim o kişiye ilişkin kendi fikirlerimiz olur. "Bir yüzü her görüşümüzde...tanıdığımız şey o kişiye ilişkin kendi fikirlerimizdir" - bu kelimeler hüsranla sonuçlanan birçok ilişkinin anlaşılması için bir anahtar verir bize.
Sayfa 214
Önce imge ve dil arasındaki engel var. Zihin imgelerle düşünür ama bir başkasıyla iletişim kurmak için imgeleri düşüncelere, sonra da düşünceleri kelimelere dönüştürmek zorundadır. İmgeden düşünceye, düşünceden dile doğru bu ilerleyiş ihanetlerle doludur. Kayıplar olur: imgenin zengin, yumuşak dokusu, olağanüstü esnekliği ve yoğrulabilirliği, özel nostaljik duygusal renkleri - tümü-, imgenin dile tıkıştırılmasıyla kaybolup gider.
Sayfa 212

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şuna inanıyorum ki akılları baştan alan bu ilk karşılaşmalarda Dan ve kadın, birbirlerinde gördükleri şeyler konusunda yanılıyorlardı. Her biri kendi yalvaran, yaralı bakışının yansımasını görüyor, onu arzu ve bütünlük sanıyordu. Her biri kanadı kırık bir yavru kuştu ve başka bir kanadı kırık kuşa sarılarak uçmaya çabalıyordu. İçlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler. Tersine, iki kırık kanatlı kuşun eşleşmesi hantal bir uçuşa yol açar. Uçmasına yardıma sabır yetmez; er geç birbirlerinden ayrılmalı ve yaraları ayrı ayrı sarılmalıdır.
Sayfa 216
"Ama farz edelim ki bu hiçbir zaman paylaşılmış bir deneyim olmadı! Farz edelim ki iki insan hayli farklı deneyimler yaşadılar. Ve farz edelim ki bunlardan biri, yanlışlıkla kendi deneyiminin öbürününkiyle aynı olduğunu sandı."
Sayfa 74
Reklam
Yaşamın büyük paradokslarından biri de insanın benlik bilincinin kaygıya yol açmasıdır. Birleşme, bu bilinci bertaraf ederek kaygıyı kökünden söküp atar. Aşık olan ve mutlu bir birleşme durumu yaşayan bir insan kendi benliğini düşünmez çünkü sorgulayan yalnız ben (ve ona eşlik eden yalnızlık kaygısı) biz duygusu içinde eriyip gider. Böylece insan kaygıdan kurtulur ama kendisini de yitirir. İşte bu nedenle terapistler âşık olmuş hastaları tedavi etmekten hoşlanmazlar. Terapi ile aşktaki birleşme hali birbiriyle uyuşmaz, çünkü terapi süreci, sonuçta iç çatışmalara rehberlik edecek olan sorgulayıcı bir benlik bilincini ve kaygıyı gerektirir.
Sayfa 20
Bazı insanlar bir tür istek tıkanıklığı yaşarlar; ne hissettiklerini de, ne istediklerini de bilmezler. Kendi fikirleri, dürtüleri, eğilimleri olmadığından, başkalarının arzularına tutunan asalaklara dönüşürler. Bu tür insanlar genellikle sıkıcıdır.
Sayfa 18
Şevval Işık
Bir kitabı okumaya başladı
Hitler İsteseydi...
Hitler İsteseydi...Ali Dönmez
10/10 · 5 okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Demian
DemianHermann Hesse
8.3/10 · 5,2bin okunma
Uyanık insanları bekleyen tek ama tek bir görev vardı: kendini aramak, kendi içinde bir sağlamlığa kavuşmak, el yordamıyla kendine özgü yolda ilerlemek, yolun nereye çıkacağına aldırmamak. Bu beni derinden sarsmıştı, söz konusu yaşantının meyvesi buydu benim için. Sık sık geleceğin hayalleriyle oynamıştım, belki şair ya da peygamber, belki ressam, belki daha başka biri olarak gelecekte beni bekleyen rolleri düşlemiştim. Bütün bunlar bir hiçti. Ben şiir yazmak, vaaz vermek, resim yapmak için gelmemiştim dünyaya; ne ben ne de bir başkası öyle bir amaç için dünyada bulunuyordu. Bunların hepsi arada baş gösterip ikinci planda kalan şeylerdi. Herkes için gerçekte bir tek uğraş vardı: kendini bulmak. İnsan şairlikte, cinnette, peygamberlikte ya da canilikte alabilirdi soluğu, bu onun bileceği şey değildi, hatta bunun önemi de yoktu hiç. Onun işi, rasgele bir nitelik taşımayan kendine özgü yazgıyı ele geçirmek, bu yazgıyı tümüyle ve kesintisiz olarak sonuna dek yaşamaktı.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Dolayısıyla herkes kendisi için yasak olanla olmayanı saptamak zorundadır. İnsan yasaklanmış hiçbir eyleme kalkışmaz, ama yine de alçağın daniskası olabilir. Bunun tersi de düşünülebilir kuşkusuz. Aslında sadece bir rahatlık sorunudur bu. Kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler. Böylelerinin işi kolaydır. Ötekiler ise; yasakları kendi içlerinde hisseder. Öyle olur ki, her dürüst insanın Allah’ın günü yapageldiği şeyler yasaktır böyleleri için; öte yandan, yasaklanmış şeyleri yasak saymazlar. Herkes kendi işini kendisi görmek zorundadır.
Ne var ki, her insan yalnız kendisi değil, aynı zamanda bir kezliğine, tamamen kendine özgü, her bakımdan önemli ve dikkate değer bir noktadır. Öyle bir nokta ki, dünyanın tüm olayları kesişir burada; bir kezliğine, bir daha asla yinelenmeyecek bir kesişimdir bu. Dolayısıyla her insanın öyküsü önemlidir ve dünya durdukça yaşayacak Tanrısal nitelik taşır, her insan yaşadığı ve doğanın istemini yerine getirdiği sürece olağanüstüdür, her türlü dikkat ve ilgiye layıktır. Her insanda ruh bir ete, kemiğe bürünmüştür, her insanda bir canlı acı çeker, her insanda bir Kurtarıcı çarmıha gerilir.
...imkan olsaydı da hepimiz içimizde sakladığımız bütün kötü şeyleri, yalnızca en yakın dostlarımıza açtıklarımızı değil, bazen kendi kendimize bile itiraf etmekten utandığımız duygularımızı, anılarımızı açığa vursaydık... dünyayı öylesine iğrenç bir koku kaplardı ki, soluk alamaz, boğulurduk. Toplumun koyduğu kurallar da bu bakımdan iyidir zaten. Derin bir anlamı vardır bu kuralların... ahlak yönünden yararlıdırlar demeyeceğim, ama koruyucudurlar, rahatlık verirler kişioğluna. Hem böylesi daha iyidir, çünkü ahlak aslında rahatlığın ta kendisidir, yani rahatlık için düşünülmüştür. ... Kısaca söyleyeyim: Ahlaksızlıkla suçluyorsunuz beni, oysa bütün suçum, başkalarından daha açık yürekli olmam; herkesin -demin söylediğim gibi- kendinden bile sakladığı şeyleri açık açık anlatmamdır.
Kişinin niçin, nasıl sevdiğini hiç kimse bilmez.
436 syf.
·
Puan vermedi
·
92 günde okudu
Ezilenler
EzilenlerFyodor Dostoyevski
8.6/10 · 18,4bin okunma
318 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.