Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Enfâs- i Nesimi gör ne candır; Deryâ- yi muhit ü dürr- i kandır." (Nesimî'nin nefeslerinin insana nasıl can verdiğini gör. O bir okyanus ve inci madenidir.)
Lâ-tuharrik âyeti indi beyânun şânına Ol beyânı sen beyân itmek dilersin itmegil (Senin açıklamaların yüzünden “dur, hareket etme” ayeti geldi, O sözü sen açıklamak istiyormuşsun, bundan vazgeç.)
Reklam
Âşıka çok cevr idersin ahde kılmazsın vefâ Adını nâ-mihribân itmek dilersin itmegil (Âşığa nice nice eziyet eder ve verdiğin sözde durmazsın, bunu bırak Ve adının sevgisiz, vefasız sevgili olmasını istiyorsun, bunu yapma.)
Gel gel beru ki savm ü salâtun kazâsı var Sensüz geçen zamân-i hayâtun kazâsı yoh (Gel, buraya gel! Çünkü orucun ve namazın kazası mümkündür, Fakat sensiz yaşanan zamanın kazası yoktur, telâfisi imkânsızdır.)
Aşkun belâsı yoh deyüben aşka düşme var Kim âşık oldı kim didi aşkun belâsı yoh (Aşkın belâsı yok, diyerek, gel aşka düşme sakın; “onun da belâsı vardır.” Kim âşık oldu da, aşkın belâsı yok, dedi?)
Gerçek hadîs imiş bu ki hûbun vefâsı yoh Kim sevdi hûbı didi ki hûbun cefâsı yoh (Güzelde vefa olmadığı doğru sözmüş. Kim güzeli sevdi de, cefası yok, dedi?)
Reklam
İy moncugı dürdâne sanan gevherüni bil Tâ kim bilesen lü’lü’-i şehvâr kimün var (Ey boncuğu inci tanesi zanneden gerçek inciyi tanı; Tanı da sonunda sevgililer sevgilisi padişaha yakışan incinin kimde olduğunu iyi bil.)
1. Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam 1. (İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.) 2. Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam 2. (Bütün varlıklar
Encüm ile felek benim,vahiy ile melek benem Çek dilini vü epsem ol, ben bu lisâna sığmazam Seyyid Nesîmî
Bir halk rivâyeti de X. yüzyılın meşhur sûfîlerinden olup Bağdat’ta asılan Huseyn ibn-i Mansûr-al-HalIâc’la ve XV. yüzyılın ilk senelerinde Halep’te, derisi yüzülmek suretiyle öldürülen Seyyid Nesîmî ile arkadaş saymada. Baba Şücâ’ adlı bir şeyhin dervişiymiş bu üç zat. Şeyhin bir koyunu varmış. Kesermiş, pişirirlermiş, kertiklerini bir araya toplar, Tanrıya niyâz edermiş, kemikler birbirine çatılır, etlere bürünür, etler deriyle, deri, yünle örtülür, hayvan dirilirmiş. Bir gün, Huseyn ibn-i Mansûr’la Nesîmî, şeyh yokken koyunu kesmeyi kurmuşlar. Biz de dua ederiz demişler, elbette canlanır. Mansûr, kesmiş, çengele asmış, Nesîmî, derisini yüzmüş. Hoca Nasreddin, bu işlere hiç karışmamış, fakat boyuna bunların hareketlerine bakıp gülmüş. Koyunu pişirip yemişler, kemiklerini toplamışlar, duaya koyulmuşlar, fakat dirilmemiş. Bu sıralarda şeyh gelmiş, işi anlayınca pek canı sıkılmış. Kim kesti demiş. Mansûr, ben kestim, astım deyince dilerim demiş şeyh, kesilesin, asılasın; kim yüzdü? Nesîmî, ben yüzdüm demiş. Şeyh, sen de demiş, yüzülesin. Sonra Nasreddin’e dönüp sen ne yaptın demiş. Nasreddin, ben, boyuna bunlara güldüm demiş. Şeyh, sana da demiş, kıyamete kadar gülsünler.
Sayfa 9 - ÖnsözKitabı okudu
592 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.