Kitabın arka kapak yazısı beni kendisine çekmişti.
Sonuç mu? Harika
Hayatındaki en büyük kahpeliği görmeyecek kadar gözleri kördü,
Duyguları ile içgüdüsünü birbirine karıştırmıştı,
Bir Moğol taşının anlamını bile çözememişti, bir o kadar da cahildi,
Paha biçilemez antik bir saatin beşi otuz beş geçesi gibi,
Yen bir saatin her saniyesinde zaman dilimi gibiydi,
"Oysa hayatında onlarca utanç yaraları var iken,
O soysuza Roman yazılır mıydı?
Hayatına unutamayacağı bir KERTİK atarak,
Bu kitabı yazdım.
Kadınların ezildiğini her kitabında inceden inceye işlemiş.
LGBT'lerin hayatlarına küçük bir kesit olarak yer vermesi bile bu yazarın büyüklüğünü gösterir.
1924 Yılından başlayan gerçek bir hikâye, gizemini hala koruyan Fikrîye Hanımın yaşantısı ve ölümüne değinen Ali Bayram kitabında şöyle yazmaya başlamış.
“Yıl 1973, Ankara Hastanesinin üçüncü katında en dip odaya kendi kaderine terk edilmiş, ölüme itilmiş, kimsesiz bir annenin oğlunun kaleminden dökülenleri okuyacaksınız.”
“Yaşadığımız tüm acıların çığlıkları kendi içimizde kopar”
Kitabın ilk satırlarından sonra bizi tanıdık olan bazı bölümler karşılıyor. Ve Fikrîye Hanımın ağzından İnebolu’ya gelişi anlatılıyor.
Başörtüm ve mantom sırılsıklam olmuştu ama umurumda değildi. Aşktan ve ona yakın olacağımdan dolayı duyduğum heyecandan olsa gerek yağmurun tenimde bıraktığı o soğuk ürperti sanki ilkbaharda, Karadeniz’in serin sularını getiren rüzgârın serinliğiydi
Kitabı bir solukta okudum çok akıcı ve heyecan vericiydi. Ankara da yaşayan biri olarak olayların geçtiği yerler tanıdık gelince daha ilginç ve sürükleyici oldu.Kitaptaki polislerin olayları araştırırken sürekli çay içmeleri Türklerin çay ikram etmeyi ve içmeyi ne kadar çok sevdiğini de ortaya koyuyor. Kitabın sonu acaba ikinci bir kitabın habercisi olabilir mi?
Günümüzde hep dışlanan LGBT'lerin de bir insan olduğunu anlatan tek yazar. Bu bizim tercihimiz olmadığını, bu ortamlara itilen kadınların ne denli zor şartlarda hayatını devam ettirdiğini anlatan bir kitap. Hiç kimse istemediği bir hayata bir işe zorlanamaz. Ama günümüz Türkiye'sin de erkeklerin ideolleri ve arzuları üstüne bataklığa düşmüş nice anneler vardır. Kitabın ismiyle itici olduğunu düşünenlere bir çift sözüm var. Dünyada istenmeyen ve tercihleri yönünden hep ikinci sınıf muamele gören LGBT'lerin hakkın katında da günahkar olduğu bir kesindir. Ama ne bu dünyada ne de mahşerde bizleri bu hale getiren, bu bataklığa itenlerin hiç mi kabahati yok. Düşene tekme atmak çok kolaydır. Ya düşenin elinden tutmak o kadar mı zordur. Bugüne kadar LGBT'lerin sayısız cinayete kurban gittiğini bu kitapta okumak ve yazarın kaleminden dökülen gerçekler karşısında Ali Bayram'ı tebrik etmek istiyorum.