Kadın düșünce tarihinde, toplumsal yaşamda, erkeğin olumlanan özelliklerinin karșısında olumsuz özelliklerle tanımlandığı ve bu kavramlarla erkin, gücün dıșında tutulduğu için, bugünü ve geleceği inşa eden süreçlerin denetiminden mahrum kalmıştır. Bu nedenle, erkek gözüyle, erkek düșüncesiyle öngörülmüș bir yaşamda kendisi için değil, erkek için yaşanması
kibeklenmiș ve bu beklentilerle, önyargialrla, kabullerledaha doğar doğmaz bicimlendirilmeye başlanmıştır. Bu șekillendirme sürecinde, bir yük ve bir arzu nesnesi olarak bedenininkl kendisi için bir tehlike olmasının dışında, bedenini olumlayabilmesi ve özgür bir yaşamın kapılarını aralamasi, içine doğduğu yapıları dönüștürebilmesiyle mümkün görünmektedir.