Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sinem Şavuklu

Franz, size adınız dışında nasıl hitap edebilirim bilmiyorum... Bu ad bana öyle çok şey veriyor ki; acı, mutluluk, elem, keder, sevinç, öfke, sınırlarını tahmin bile edemeyeceğiniz endişe... Endişe diyorum, bu sebepsiz değil; çoğu zaman sizi kuşatan tüm korkuların karşısına dikilip öfkeyle haykırmak geliyor içimden... Güçsüzüm, çekincelerim var ve herşeyden kötüsü beni tutan bir halka sıkıyor boğazımı... Tutunmaya çalışırken düşmek gibi bir şey ama ellerimi elleriniz yaparım sırf siz kalın diye... Daima sizin... Milena...
Reklam
Ya Ayşegül. Ben seni koklamak... Mümkünse koklaya koklaya bitirmek istiyorum. Bir insan bu kadar güzel kokmamalı. Haksızlık, yemin ediyorum. Çiçek olsam utancımdan solarım ya... POYRAZ
Oohhh işte bu bee. Belgrad Ormanı'nda 47 kilometre koşsan ciğerlerin böyle olmaz Ayşegül. Senin kokun yemin ediyorum, her türlü kalp hastalığına birebir. Her sabah iki doz çeksem hiç yaşlanmam. POYRAZ

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan kulağı iki şeyi duyamaz Bahri Umman. Çok yüksek sesleri. Mesela dünyanın dönerken çıkardığı korkunç gürültüyü. Bir de çok düşük sesleri. Mesela bir karıncanın ayak sesleri. Göz de öyledir. Bir mikrobu göremezsin, çok küçüktür. Ya da kainatı göremezsin, çok büyüktür. Sen beni neden göremedin peki? ADİL TOPAL
Mecnun bir gün Leyla'ya gidiyormuş. Bir deveye binmiş. Biraz ilerlemişler, sonra deve başlamış ayak diretmeye... Dönmüş geri. Mecnun sormuş. "Hayırdır? Neden dönüyorsun?" Burada evladım var" demiş deve. "Onu bırakamam." Mecnun inmiş deveden. Demiş ki; " Bende bu Leyla aşkı. Sen de bu evlat sevgisi... Bizden yoldaş olmaz... Kusura bakma." BAHRİ
Reklam
Ya nasıl anlatsam. Küçük bir oda düşün. İçinde yüzlerce kitap... Hani o kitapların bir kokusu vardır. Sarar odayı. Çekersin içine... Sanki binlerce hayatı içine çekmişsin. Türk romanlarını düşün mesela... Atilla İlhan'ı düşün, Ahmet Hamdi'yi gel oradan Oğuz Atay'a, Orhan Pamuk'ta bir dur, bir mola ver. Öyle işte. Uzaktan bakınca normal biri sanırsın. Ama yakından bakınca çıldırırsın. Ben bir kere öpmüş bulundum bunu üç hafta GATA'da yattım ya... Dudaklarım yanmış. İşte öyle bir kız. Daha anlatayım mı? Dur anlatayım. Bir gözleri var tıpkı Ece Ayhan. Burnu desen İlhan Berk. Saçlar desen yemin ederim Cemal Süreya. POYRAZ
Barış, insanların birbirlerine gerçek adlarını söyleyebildikleri bir zamandır.
İnsanların hiçbir şeyi anlamaya vakti yok. Hazır ürünleri satın alıyorlar. Ama arkadaşlık satan bir dükkan olmadığından, arkadaşsız kalıyorlar.
Bazen önünde dünya haritasının serili olduğunu ve senin de üzerine çaprazlama uzanmış olduğunu hayal ediyorum. Ve sonrasında sadece senin bedeninin kaplamadığı ya da uzanamadığın alanlarda yaşamımı sürdürebilecekmişim gibi geliyor. Benim gözümdeki iri cüsseni hesaba katınca da bana yalnızca ufak tefek pek de hoş olmayan yerler kalıyor.
Beni neredeyse hiç dövmediğin de doğrudur. Ancak bağırış tarzın ve yüzünün kıpkırmızı oluşu, pantolon askılarını alelacele çözerek sandalyenin arkasına asışın - bunlar benim için dayak yemek kadar kötüydü. Asılmak üzere olan bir adamı düşün mesela. Onu asarsın ve her şey biter. Ama onu, asılması için yapılan bütün hazırlıklara şahit olmaya zorlarsan ve tam darağacının önüne getirildiğinde infazının ertelendiğini söylersen adamın hayatının geri kalanını ona zehir etmiş olursun.
Reklam
Birbirimizle sessiz sakin geçinemememizin doğal sonuçlarından bir diğeri ise benim konuşma yeteneğimi kaybetmemdir. Gerçi her türlü koşulda muhtemelen iyi bir konuşmacı olamayacaktım zaten ama hiç değilse doğru düzgün bir şekilde akıcı bir dil hakimiyeti edinebilirdim. Ne var ki sen çok erken yaşlardan itibaren konuşmamı yasakladın: Bir elini havaya kaldırarak beni "Tek bir itiraz istemiyorum!" diyerek tehdit edişin, hatırladığım en küçük yaşlardan beri yakamı bırakmıyor.
Keşke az sonra ölmeyecek olsaydım. Yalan yok. İçten içten hayatım boyunca hep ölmeyi istedim. Bazen durur düşünür, yaşıyor olmanın ne kadar saçma olduğunu fark ederdim. Size olmuyor mu ya? Yaşamak ağır gelmiyor mu? Hayat böyle sırtınıza bir kambur gibi binmiyor mu? Bana oluyor. Düşün ki 6 milyar insan var dünyada. Peki bana ne gerek var? Gerek yok. Tamam o zaman. Bırakın beni öleyim. Nasılsa unutuluruz. Bir Ayşegül üzülür... Bir de Sinan, ama o ertesi güne unutur. Çocuk ne de olsa. Ayşegül ağlar. Çok ağlar. Sonra daha çok ağlar. Sonra unutur. Hepimiz unutulmak için yaratılmadık mı? Siz yine de beni hemen unutmayın. Arada bir resmime filan bakın. Söylediğim havalı sözleri bir kenara not edin. Ben unutulacak adam mıyım be? POYRAZ
Ayşegül. 97 gündür ayrıyız. Bir insanın günde 23 bin kez nefes aldığını düşünürsek senden ayrı 2 milyon küsur kez nefes almışım. Aldığım nefesler kalbime batıyor. Anlamıyorsun Ayşegül. Yokluğunda... Aşık olan yerlerim acıyor. Bu kadar acıyı biriktirseydim kendime Fikirtepe'den iki dönüm arsa alırdım Ayşegül. Sensizlik nasıl bir şey biliyor musun? Sanki bir uçaktayım... Uçak az sonra düşüyor. Herkes kurtuluyor, bir ben ölüyorum. Hayır, ölmüyorum, sakat kalıyorum. Öyle bir şey. Nerdesin be Ayşegül? Allah belamı versin çok özledim. Seni özleyen yerlerim acıyor. POYRAZ
Milena, mesela ben sana seni seviyorum diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki." Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla" dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki. " Sizin sevmeye gücünüz yetmez." demiştin bana Milena.