Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
from dora to dora: boş yapma aq
George Orwell'in "Politics and the English Language" (1957) adlı makalesinde çerçevesini çizdiği noktalardan birisi şudur: Dil 'düşünceleri örten veya engelleyen değil açığa çıkaran bir araç' olmalıdır. Aptalca bir şey söylendiğinde konuşan kişi tarafından bile o sözün ahmakça olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.
Postyapısalcılık (bu terim bazen postmodernizm ile eş anlamlı kullanılmaktadır), tüm düşünce ve kavramlann dilde ifadesini bulduğunu ve bizatihi dilin karmaşık güç ilişkileriyle sarmalandığını iddia eder. Siyaset teorisi, bu nedenle, güç ilişkilerinin üzerinde yer almaz ve tarafsız olamaz; o incelediğini iddia ettiği güç ilişkilerinin asli bir parçasıdır.
Reklam
Postmodernizm kesinliği kabul etmez: Mutlak ve evrensel hakikat düşüncesi ukalaca bir gösteriden ibarettir.
Bazen siyasetçilerin hiçbir şey söylemeden sözü yuvarlayarak konuşmaları hem cehaletlerinin ortaya çıkmamasını hem de yanlış anlaşılmaktan kaçınmalarını sağlamaktadır.
Kavramları veya ideal tipleri 'doğru' veya 'yanlış' diye değerlendirmek yerine yararının az veya çok olduğuna bakmak daha anlamlıdır.
Çok farklı yerlerden bakan arkadaşlar okuyup düşünsün..
Feminizm her şeyden önce kadınların sosyal rolünü geliştirmeye çalışan siyasi bir duruştur..
Reklam
Nesneler'e karşılık gelen 'kelimeler'de hata yapılması, Zen'in ifadesiyle aya işaret eden parmağı ay zannetme anlamına gelecektir.
"Dünyaya anlam verebilmek için ona anlamlar yüklememiz gerekir; bunu da kavram inşa ederek yaparız."
W. B. Gallie ( 1955-6) şu tespiti yapar: 'Güç', 'adalet' ve 'özgürlük' gibi kavramlarla ilgili tartışmalar o kadar derindir ki bunlarla ilgili tarafsız ve yerleşik bir tanım geliştirmek imkansız gibidir. Gallie bu gibi kavramların 'özleri itibariyle tartışmalı kavramlar' olarak kabul edilmeleri gerektiğini iddia eder.
Reklam
Sanayileşme, ekonomik yaşamı daha karmaşık bir hale getirdi ve bunun sonucunda gittikçe artan bir şekilde parçalanmış sosyal yapılar ortaya çıktı.
Otoriter ve totaliter rejimlerde, genellikle, bireysel inisiyatif ve sorumluluk almakta isteksiz, silik şahsiyetli, resmî, genel doğruyu benimsemeye ve tekrarlamaya çok teşne, yalaka, riyakâr, kuvvete tapıcı, maddî menfaatle kolay satın alınan, slogan ve marşlarla kolayca mobilize ve manipüle edilen, resmî ideoloji doğrultusunda her ortamda ve her vasıtayla endoktrinasyon tâbi tutulduğu için akıl, muhakeme, karşılaştırma, reddetme yetileri iyice dümura uğramış, ayrıntıları göremeyip kaba ve çoşkulu red ve tasdiklerle anlam ve düşünce dünyası doldurulmuş insanlar yetiştirilmektedir.
'Kadın hakları'nı savunmak bir anlamda insan hakları kavramının erkek esaslı başladığını fakat bunun kadınları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini ifade eder.
Sayfa 232 - Küre YayınlarıKitabı okudu
142 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.