Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır!"
////Bediüzzaman Said Nursi
derelerinden sizin yüksek istikbâlinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler Cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen Nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mâzi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin (Hâşiye-1) mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misâfir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan
هَنِيئًا لَكُمْ
Tarihçe-i Hayat
"Tarih denilen mâzi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.”
Suâl: “İfrat ediyorsun, hayali hakikat gösteriyorsun, bizi de techil ile tahkir ediyorsun. Zaman âhirzamandır, gittikçe fenalaşacak.”
Cevap: Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım.
Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum.
Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum.
Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler Cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz.
Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.
Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan “Henîen leküm” [Ne mutlu sizlere!] sadâsını işiteceksiniz. [Velev misafirin hayali üzerinden yapılan müşahede cinsinden de olsa.]
Bediüzzaman Said Nursi r.a
Sizlere hitab ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, "Sadakte" deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin
mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kal'anın başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan ﻫَﻨِﻴﺌًﺎ ﻟَﻜُﻢْ sadâsını işiteceksiniz.
Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler.
Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum.
Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz.
Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.
Biz hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin
(Medresetü'z-Zehra'nın Van'daki numunesi olan ve vefat eden Horhor Medresesi'nin mezar taşı hükmünde bulunan Van Kal'ası demektir.)
mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kal'anın başına takınız.
Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız.
Mezarımızdan هَن۪يئًا لَكُمْ sadâsını işiteceksiniz.