Benim de tek bildiğim, ülkelerin de Ickabog'lar gibi nezaket sayesinde iyileştirelebileceğidir, işte tam olarak bu sebeple Kornukopya krallığı sonsuza dek mutlu yaşadı.
Bizlerin yetişkin insanlar olarak "kayıtsız ve şartsız olan" bir sevgiye ihtiyacımız yoktur. Sevginin böylesi, çocuklukta doyurulması gereken ,sonraki yıllarda karşılanması imkansız olan bir çocukluk ihtiyacıdır.
Her insanın derininde kendinden az çok gizlediği,içinde çocukluk dramının aksesuarlarının bulunduğu bir arka odası vardır. Kimseyi sokmadığı bu gizli odasına mutlaka girecek olanlar yalnız kendi çocuklarıdır.
"Sözcüklerin olası her türlü kullanımı her birey için serbest olmalıdır" bu bana demokratik bir tınısı olan güzel bir sloganmış gibi geliyor. Herkesin sanatçı olması gerektiği için değil, yalnızca hiç kimsenin köle olmaması gerektiği için.
Yazar ilkini 2002'de otuzlu yaşlarında yazdığı kitabın ikincisini 2020'de ellili yaşlarında büyük bir birikimle yazmış.
Ahmet Şerif İzgören'i okurken okuyormuş gibi değil onu dinliyormuş gibi hissederim. Hep sesi,tonlamaları kulağımda canlanır. O konuşsa da biz dinlesek dediğimiz neşesini enerjisini etrafındakilere yayan özel bir insan benim için bu sebeple yine bir solukta okuduğum bir kitabı oldu benim için.
Yazar 20 başlıkta değerlerimizi dostluktan,cesarete,tutkudan,adalete,mutluluktan tüketmeye bir çok konuyu yaşanmış hikayelerle, sözlerle,filmlerle donatmış adeta.
Tüm sözlerinin altını çizdiğim ve en beğendiğim başlık 'Gençlik' oldu. Gençleri eleştirmek eski çağlardan beri Aristo'nun bile dillendirdiği bir konu olmuştur fakat bizim ülkenin çocukları için biraz farklı dusunmenin zamanı geldi diyor. Bu çocuklar kızılaydaki bombalara ve darbeye şahit olmuşken biraz "Gençleri eleştirmek yerine,kendini eleştir kardeşim. Biz bu çocuklara nasıl ülke bıraktık diye?" diyor.
'Ülkem adına üzülüyorum' diyen gençlere bir ses verelim bu ülke bizim ve en güzelini hak ediyoruz.