Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Makro ve mikro düzeyler arası bağlantıların en iyi şekilde, sistematik olarak akılsal seçim bakış açısı ile açıklanabileceğini ileri süren Amerikalı sosyolog (Walace ve Wolf, 2004: 410) James Coleman (1926-1995) ise tabakalaşma konusundaki belirsizliklerin sosyolojinin öteki bütün alanlarından daha fazla olduğunu belirtir. "Sosyal Tabakaların İncelenmesi İçin Bir Paradigma" (1966) adıyla yayınladığı makalesinde, altı sosyal tabakalaşma "perspektifi"nden söz etmektedir: (1) Saygınlık; (2) Kültür; (3) İlişki; (4) Nüfuz (iktidar/otorite); (5) Demografi; (6) Sosyal-psikoloji.
Sosyal tabakalaşma araştırmalarında genellikle, Weber'in ayırt ettiği üç tabakalaşma boyutu temel nesnel ölçüt çerçevesi olarak kullanılmaktadır. Bunlar saygınlık, iktidar ve ekonomik durum boyutlarıdır.
Reklam
Sosyal tabakalaşmanın tanımı, içeriği, boyutları, ölçekleri, süreçleri gibi birçok açıdan girişilen kavramsallaştırmaların sonucunda ortaya çıkan kuramsal yapı ne ölçüde sosyal gerçeklikle uyuşmaktadır?
Bourdieu'ye göre üç toplumsal sınıf söz konusudur: 1. Tahakküm eden ya da üst sınıf. Bu sınıf her türlü sermayeye yeterince sahiptir ve kendisini diğer sınıflardan bilinçli olarak ayırır. Bourdieu onların sınıf bilincine sahip olduğunu söyler. 2. Küçük burjuvazi. Bunlar üst sınıfı taklit ederler. 3. Halk sınıfı. Bunların ekonomik, kültürel ve sosyal sermayeleri zayıftır. Sınıf bilinçleri aşınma eğilimindedir.
Bourdieu toplumsal sınıfların sosyal evrende konumunu belirle mek amacıyla habitus kavramı dışında bir de "sermaye" kavramını sosyolojik analize dahil eder. Ona göre dört tipte sermayeyi birbirinden ayırt etmek mümkündür: 1. Kendisiyle zenginliğe ulaşılan ekonomik sermaye (gelir ve miras); 2. çeşitli biçimleri (okuldan olan ya da okul-dışı olan) içeren ve habitus'ta kendisini belli eden kültürel sermaye; 3. kişinin harekete geçmesi için gerekli ve sürekli ilişkileri sağlayan bir gruba aidiyete bağlı imkânların bütünü olan sosyal sermaye. Seçkin kulüplerde, rallilerde, derneklerde, resepsiyonlarda vb. kendini gösterir; 4. fiziksel görünüm, şeref, nam yapma, madalyalar... vb. çeşitli biçimlerde ortaya çıkan simgesel sermaye.
Bireyin içinde yaşadığı sosyal dünyada hem onların hareketlerini ve temsillerini engelleme veya yönlendirme yeteneği olan objektif yapılar vardır; hem de bireylerde "habitus" adını verdiği, algı, düşünce ve eylem şemalarının meydana getirdiği bir sosyal oluş söz konusudur.
Reklam
Fransız sosyolog Bourdieu, günümüz toplumlarında bireylerin toplumsal sınıflarının belirlenmesinde yaşam tarzı, tüketim, zevkler, hobiler, boş zaman alışkanlıkları gibi farklılıklarından hareket etmek gerektiği üzerinde durmakta ve ekonomik sermaye; sosyal sermaye; kültürel sermaye; simgesel sermaye gibi dört yeni değişkenin eski sınıf analizlerindeki meslek, gelir, eğitim değişkenlerinin yerini alması gerektiğini savunmaktadır.
Dahrendorf iki gerçek arasında açık bir ayrım yapar: Birincisi, mevkiler ve işler farklıdır ve ayrı becerilere gerek gösterir. İkincisi farklı işler birbirine göre daha yüksek veya daha aşağı olarak ayrılır: "Hem mevkilerin sosyal farklılaşması... hem de şöhret ve servete dayalı ve sosyal statünün derecelendirilmesi ile ifade olunan sosyal tabakalaşma vardır" (aktaran Wallace ve Wolf, 2004: 142).
Sorokin'e göre zaman ve mekân şartları içinde farklı görünümler kazansa da aslında her zaman ve mekânda hüküm süren tabakalaşmanın doğal faktörlerini biraz açalım (Başak Avcılar, 1994: 51-54): 1. Birlikte yaşama gerçeği: Sorokin'e göre, sürekli birlikte yaşamak ancak bir grubun üyelerinin ilişki ve davranışlarının düzenlediği bir duşum
Eşitsizlik ve sosyal yapı arasındaki ilişkinin, avcı-toplayıcı ile basit bahçıvan toplumlarında zayıf oluşu, ileri bahçıvan ile tarım toplumlarında yüksek oluşu ve çok gelişmiş sanayi toplumlarında düşme göstermesi çan eğrisiyle temsil edilir. Ancak aynı zamanda Lenski, eşitsizliğin, insanın doğası nedeniyle, toplumlarda daima var olacağını ileri süren tutucu tavra doğru kayar. Lenski, hem ideoloji hem de pratikte daha gevşek tabakalaşmış topluma doğru bir hareketin olduğu tezini belgelemek için, sanayi toplumlarında tabakalaşma üzerine yapılmış sosyolojik çalışmalara da başvurmuştur (Poloma, 1993: 140; Wallace ve Wolf, 2004: 191).
Reklam
Lenski (1966: 160) şu ilkeyi geliştirir: "İleri bir bahçıvanlık düzeyine gelmiş toplumlar arasında, belirgin bir sosyal eşitsizliğin gelişmesinin gerekli önkoşulları, siyaset ve akrabalık sistemlerinin birbirinden ayrılması ve bunun sonucu olarak devletin gelişmesidir".
Lenski'ye göre, işlevselci ve çatışma kuramları, birbirine karşıt radikal ve tutucu tavırlar göstermelerine karşın tek bir tabakalaşma kuramı oluşturacak şekilde önermeler sağladığını düşünmektedir. Bu sentezleme çabası doğrultusunda Lenski, dikkatleri güç ve ayrıcalık konusu üzerine yoğunlaştırmıştır. Lenski, yapısal-işlevsel gelenek ile çatışmacı yaklaşımdan seçme hipotezler kullanarak mal ve hizmet bölüşümünün iki yasasını geliştirmiştir. Lenski'nin kullandığı hipotezler şöyle özetlenebilir: 1. İnsanlar toplum içinde yaşaması gereken sosyal varlıklardır; 2. genelde, insanlar kendilerinin ya da gruplarının çıkarlarını diğerlerininkinden önde tutarlar; 3. insanoğlu, toplumda mevcut mal ve hizmetler için doyumsuz bir arzuya sahiptir; 4. bireyler, bu kıt mal ve hizmetler için mücadelede eşitsiz bir biçimde donatılmışlardır ve 5. insan güçlü bir şekilde alışkanlıklara yatkındır ve alışkanlıkların sosyal karşılığı olan âdetlerin etkisi altındadır. Eğer insanla ve doğasıyla ilgili bu postulatlar doğruysa, Lenski, bu postulatlardan hareketle aşağıdaki şu iki önermeyi mal ve hizmet bölüşümünün iki yasası olarak belirler: 1. "İnsanlar emeklerinin ürününü, başkalarının kendileri için gerekli ya da yararlı olan eylemlerinin hayatta kalmalarını ve üretkenliklerinin devamlılığını sağladığı ölçüde paylaşırlar" ve 2. "güç, bir toplum tarafından sahip olunan tüm artı ürünün bölüşümünü belirler" (Lenski, 1966: 35-38).
224 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık !
Rus Klasikleri, dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahip. Çok fazla yapıt verilmiş. Hepsi de boş gürültü değil, çok değerli edebi metinlerdir. Kitap türleri arasında en sevdiğim tür de Rus klasikleri. Şu ana kadar okuyup da beğenmediğim tek bir Rus klasiği bile yok. Klasiklere aşina olanlar bilir hemen hemen her klasik kitap, insanı bir
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,6bin okunma
464 syf.
9/10 puan verdi
Ablamla kitap sohbetlerimizde her zaman Yüzyıllık Yalnızlık romanının üstünden geçeriz, ablam her zaman der ki "Yüzyıllık Yalnızlık'ı okumayan, kitap okuyorum demesin!" Canım ablacım, her zaman ki gibi yine haklıymışsın... Kolombiya ormanlarının derinliklerinde Macondo kasabasını keşfeden Jose Arcadio Buendia ve Ursula'nın hikayesiyle açılıyor roman ve Buendia ailesi nesiller boyunca büyüdükçe, hayatları da Macondo'ya nüfuz ediyor. İşte masalsı, mistik ve sihirle iç içe büyük bir emekle yoğrulan Yüzyıllık Yalnızlık gerçekle gerçeğin doğasını sorgulamaya başlıyor. Roman karakterleri üzerinden aşk, güç, zaman ve kader temaları işlenirken, arka planda Kolombiya'nın ve tarihinin bir alegorisi akıp gidiyor. Sosyal tabakalaşma, zenginliğin eşitsizliği, sömürge yönetiminin kalıntıları, Macondo halkının yaşadığı basit yaşam, asimile olma ve olmama mücadelesi tasvir ediliyor. Karakterler, ailelerinin davranış kalıplarından kurtulamayan, bunun yerine kendilerini aile geçmişlerini yansıtan kaderlerin içinde sıkışıp kalmışlardır ve tıpkı isimleri gibi, kederleri ve kaderleri de zamanın olağan akışı içinde benzer eylemlerle tezahür etmeye devam eder. Bugüne kadar okuduğum kitaplar içerisinde karakter yaratmadaki ustalığıyla beni en çok etkileyen yazarlardan biri oldu Marquez. Her zaman mesafeli durmuştum bu romana, beni zorlayacağını biliyordum, yanılmadım; fakat bu zorlanmadan edebi bir hazla ayrılacağımın da farkındaydım. Büyülü gerçekçiliğin edebi büyüsünde biraz daha savrulacağım ben, siz takılın. .. ..
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,4bin okunma
Görülüyor ki, Marksist teori biçimsel olarak on dokuzuncu yüzyıl Avrupa'sındaki sosyal ve siyasal çatışmaların karakterini yansıtmaktayken, işlevselci teori de, aynı açıklıkla, hiçbir zaman bir emekçi sınıfı ideolojisi geliştirmemiş; hiçbir zaman bir emekçi sınıfı hareketine tanık olmamış; sosyal hiyerarşinin, büyük ölçüde, gevşek bir doku içinde ilintileştirilmiş ve üyelikleri kişisel yeteneğe bağlı sayılan örgütlü statü gruplarından oluştuğuna inanılan ABD'deki toplumsal durumu yansıtmaktadır (Bottomore, 2000: 225).
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.