Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“yaşadıkça arzularız” ifadesi kadar, “ancak arzuladıkça yaşarız (ya da var kalırız)” ifadesi de aynı derecede doğrudur.
"İçine doğduğumuz kültür, inançlarımızın neredeyse tümünü belirler. Kendimizi ‘inanmış’ bulur, bu inancı sorgulamayı da çoğu zaman gerekli görmeyiz." Çetin Balanuye | Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?
Reklam
Gerçekten de, insan ilişkilerinde imrenmenin değil de haset duygusunun bu kadar yaygın olmasının gerisinde, upuygun fikirlerle sevinçlenmenin ender, bulanık fikirlerle kederlenmeninse epeyce yaygın olması yatar. Oysa, yukarıda değindiğim gibi, uygun fikirlerle sevinçlenmis ve böylece eyleme gücünü arttırmış bir insan, Spinoza ya göre her zaman yakınımızda olmasını isteyeceğimiz biridir. Bu kişi tam da upuygun fikirlerle eyleyeceğinden, Doga/Tanri daki zorunlu nedenselliğin sezgisiyle benimde dogal varkalma çabamın gereği olan devinimlerimi anlayacak, destekleyecek, hatta tetikleyecektir; benim de upuygun fikirlerle sevinçlenmemden ve böylece eyleme gücümün artmasından ürkmek şöyle dursun, kendisiyle ortak sezgiyi paylaşmamdan ötürü hakikatin çoğalacağını, yani Doga/Tanri ya ilişkin sezgimizin genişleyeceğini bilecektir. Bir erdemli kişinin kendisine faydas, iki erdemli kişi olmakla artar, üç, dört ve giderek ne kadar çok erdemli kişi kentte bir arada bulunursa, her birinin kendi başına erdemli olmaktan kazanacağı faydanın çok daha fazlası bu birliktelik sayesinde elde edilir.
Çılgın sinir cerrahımız Delgado 1973 yılında bu olguyla ilgili de ilginç bir araştırmaya imza atmıştı: George adındaki hastasının rızasını alarak beynine George’un baş çevirme hareketlerini kontrol etmek üzere geçici elektrotlar yerleştirmişti. George’un haberi olmaksızın, ondan uzak bir mesafeden elindeki uzaktan kumanda aygıtıyla gönderdiği sinyallerle ne zaman istese George’un başını çevirmesini sağlıyordu. Asıl ilginç olansa, uzaktan kumanda edildiğinin farkında olmayan George, başını neden çevirdiği her ne zaman sorulsa kendince makul bir açıklama getiriyor, “terliklerimi arıyorum...”, “bir ses duydum da...”, “yatağın altına bakacaktım...” vb diyordu (Bkz. Myers, 1999, s. 137-8). Kendi seçimimiz olmayan pek çok davranışımızı kendi seçimimiz sanarak davranışımıza gerekçeler uydurma eğilimimiz pek çok başka araştırmayla da bulgulanmıştır.
Şu örneği ele alalım: Eğer aramızdan biri yüksekte bir yerde durup kollarını kanatmış gibi aşağı yukarı sallayarak uçmayı arzuluyor ve bunu başaramıyorsa, ona verilecek yegâne özgürlük, uçmasının olanaksız olduğu bilgisini kavramasını sağlamaktır.
160 syf.
8/10 puan verdi
Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere yazar Spinoza’nın öğretilerini benimsemiş. Kitabı güzel kılan ise yazarın bu öğretileri açık ve yalın bir dille aynı zamanda alana olan hakimiyetini ortaya koyan bir biçimde ele almış olmasıdır.
Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?
Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?Çetin Balanuye · Ayrıntı Yayınları · 2017828 okunma
Reklam
Bilge bir bencildir devrimci; ne sözde aşkın bir Tanrı’ya yaranmak ister ne de sözde merhamet kurar ötekinin iyiliği ile. Kendi iyiliği için zorunludur ötekinin iyiliği.
Kendi yaşamlarımızın mutlak kaptanı olduğumuz fikri vazgeçemeyeceğimiz kadar güçlü bir tutkuya dönüşmüş görünüyor: “ özgür iradem varmış gibi hissediyorum, öyleyse vardır!…” der gibiyiz.
Sevinç duymanıza yol açan herhangi bir olayı bu kitabı okurken kaçıracaksanız, okumayı hızla bırakın ve o fırsatı yakalayın.
Bu kitapta ileri sürdüğüm fikirlerin neredeyse tümünü Spinoza’dan öğrendim. Ama öğrendiklerimi hayatla buluşturmamı sağlayan insanlarla karşılaşmasaydım bana Spinoza bile yardım edemezdi.
Reklam
Ona göre, yerleşik düşünme tarzının (dogmatic image of thought) kuşatıcı tavrı bizleri her zaman olmuş bitmiş şeylerle dolu bir dünyayı anlamaya itiyor. Sözgelimi, bir kırlangıcı, bir papatyayı ya da bir kitabı olmuş-bitmiş bir birey varlık olarak düşünmeye yeltendiğimiz her seferinde, bu düşünmeyi gerçekleştiren bir başka şey olarak kendimizi de donduruyor, böylece bir bütün olarak düşünceyi, felsefeyi ya da anlama çabasını donmuş varlıklar arası ölü bir iletişime çeviriyoruz. Oysa bir başka düşünüş tarzıyla bakıldıkta, ne kuşun kuşluğu olmuş bitmiş bir durağanlık ne de onunla karşılaşan ben benzer bir bitmişlik haliyle yönelen durağanlığım. Adeta farkla olagelen, farklılaşarak olagelen ya da hiçbir zaman tamam, şimdi tam oldu denemez bir fark oluşun başka bir akışkan fark oluşla karşılaşması söz konusu.
Gerçekte "iştah" arzu kavramıyla, bu kavram da Spinoza öğretisinde merkezî bir yeri olan conatus, yani "var-kalma çabası" kavramıyla derinden ilişkilidir. Spinoza'ya göre her sonlu varlık-yani çevremizde gördüğümüz irili ufaklı her şey- bir "tarz"dır. Spinoza bu şeylere kendi sisteminde modus der. Latince modus, çevresindeki diğer şeyleri etkileme ve onlardan etkilenmeye elverişli olmaklık, bu etkilere göre değişim gösterebilir olmaklık anlamında kullanılır. Biraz dikkatle düşünürseniz, evrendeki her şeyin (yani her modusun) diğer her şeyle etkileştiğini, o şeyleri etkileyip yine o şeylerden şöyle ya da böyle etkilendiğini fark edersiniz.
İçine doğduğumuz kültür, inançlarımızın neredeyse tümünü belirler. Kendimizi "inanmış" bulur, bu inancı sorgulamayı da çoğu zaman gerekli görmeyiz..
Sayfa 33 - Ayrıntı Yayınları
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Nietzsche, "Hayata evet de!..." derken, bütün sözde değerlerin kuşatmasını kırmamıza olanak verecek bir Doğa/Tanrı sevgisiyle sevinçlenmemizi öneriyordu: "Ve bir kez olsun hora tepmediğimiz günü yitmiş saymalıyız biz. Ve yanı sıra kahkaha getirmeyen her gerçeği uydurma saymalıyız biz!"
Sayfa 112 - Etkin Bir Güce Dönüşmek
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.